VATAN VE HÜRRİYET CEMİYETİ HAKKINDA UYDURMALARA CEVAP VE HAREKET ORDUSU

  4-2 2. Vatan ve Hürriyet Partisi (1905-1906) D Y.Küçük diyor ki: "M.Kemal için Vatan ve Hürriyet partisi kurmuş' deniliyor. Ben bar bar bağırıyorum, 'ne zaman kurmuş' diye."2 [..] "1919 yazına kadar Kemal'in yaşamında hiç politika bulunmuyor. Vatan ve Hürriyet partisinin tümüyle bir hayal olması ihtimali çok yüksek görünüyor; ilk kez 1937 yılında ortaya atılıyor. Ortaya atan Kemal Paşadır, yazan Afet (İnan),3 tanıklık eden de o sırada Kemal'in milletvekili yaptığı iki kişidir.4 Bir tarih dergisinde bunların yayımlanması utanç kaynağı olmalıdır. Yönetimini sağlama almış bir lider, otuz yıl sonra, kendisinin geçmişe dönük hayal ettiği bir proje ile ilgili iki [yafana] tanık bulmakta güçlük çekmeyebilir." (T.Ü.TezlerS, s.47) Y.Küçük yanılıyor. 1. Önce, Vatan ve Hürriyet, bir parti değil, gizli bir 'cemiyet'tir; kaynaklarda 'örgüt', 'komite' diye de niteleniyor. 2. Konu ilk defa 1937'de ortaya atılmış da değildir. M.Kemal, çok ön-/ce, daha 1922'de Ahmet Emin Yalman'a bu konuyu anlatmış ve açıklaması 10 Ocak 1922 günlü ve 1468 sayılı Vakit gazetesinde yayımlanmıştır.5 3. Ciddi kaynaklarda bu konu ayrıntılı olarak incelendiği için ben sadece Hollandalı araştırmacı Eric Jan Zürcher'in Milli Mücadelede İttihatçılık adlı kitabından bir parçayı olduğu gibi aktarıp bu konuyu kapatacağım: "M.Kemal'in, Suriye'de gizli bir örgütün (Vatan ve Hürriyet Cemiyeti)6 üyesi olduğunu ve bu örgütün Selanik'te bir şubesini kurduğunu doğrulayan iki bağımsız kaynak var: İlk kaynak, M.Kemal'in ünlü olmasından çok önce, 1913'te Alman generali İmmhof tarafından yazılmış bir makaledir... İkinci kaynak, 1912'de Selanik'te basılmış, Faik Reşit Unat'ın bulduğu bir ders kitabıdır." (s.71)7 2) 3 Aralık 1986 günlü Yeni Nesil gazetesinde yayımlanan açıklaması. (Aktaran GRYT Ans.1.0., s.121) 3) Belleten, C.1., sayı 2, s.290-309, 1937; Afet inan'ın bu yazıyla bağlantılı bir yazısı daha var ki Y.Küçük onu bildirmiyor: Mukaddes Tabanca, C.1., sayı 3-4, s.605-610, Belleten, 1937. 4) Müfit Özdeş, Mustafa Cantekin. 5) Mülakatın tam metni, A.E.Yalman'ın Gördüklerim ve Geçirdiklerim adlı kitabının 2'nci cildinin 253- 266. sayfalarında, cemiyetle ilgili açıklama ise 257. ve 258. sayfalarında bulunmaktadır. Ayrıca Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti'nden bir kurulun yazdığı, 1931'de yayımlanmış Tarih III' adlı kitabın 141. sayfasında da bu konuya yer verilmiştir. (Maarif Vekaleti Y., Ankara) 6) Cemiyet önce Vatan adıyla kurulmuş, sonra Vatan ve Hürriyet adını almış. (Doç.Dr. Sina "Aksin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.65 vd.) 7) Bu konuda ayrıca: H.Sami Kızıldoğan, Vatan ve Hürriyet, Belleten, sayı 3/4,1937; F.R.Unat, Atatürk'ün 2.Meşrutiyet İnkılabının Hazırlanması Rolüne Ait Bir Belge, Belleten, sayı 102/ J 1962; A.F.Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, s.90 vd.; Uluğ iğdemir, Atatürk'ün Yaşamı, s.9 vd.; Fahri Belen, Atatürk'ün Askeri Kişiliği, s.52; Dr.Fethi Tevetoğlu, Atatürk-İttihat ve Terakki, s.614, AAMD, sayı 15/Temmuz 1989. 86 Y.Küçük'ün doğru olmadığını iddia ettiği birinci yurttaşlık bilgisi buydu. Demek ki doğruymuş! * 4-3 3. Hareket Ordusu (1909) Bu tek konuda Y.Küçük şu dört iddiada bulunuyor. Hepsini görelim: 3/1. M.Kemal Hareket Ordusu ile istanbul'a gelmemiştir. Bu iddiasını, M.Kemal hakkındaki tezlerine8 ve M.Kemal'in 1919'da C.Abbas'a yazdırdığı ve Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayımlanan hayat hikâyesine dayandırıyor9 ve şunları yazıyor: "[Hayat hikâyesinde] M.Kemal Hareket Ordusu ile birlikte İstanbul'a geldiği ve savaştığı iddiasında hiç bulunmuyor. Bu anlatımda İstanbul'a geldiği iddiası bile bulunmuyor (T.Ü.Tezler 5, s.36). Uğur Mumcu, M.Ali Aybar'ın anılarını Cumhuriyet gazetesinde yayımladığı sırada, Hüsnü Paşa ile M.Kemal'in birlikte bir fotoğrafını yayımlayarak, bunun Hareket Ordusu'nun girdiği İstanbul'da, Sirkeci'de çekilmiş olduğunu iddia etti. Derhal bir mektup yazarak bunun doğru olamayacağını iddia ettim; gerekçelerimden birincisi, M.Kemal'in Çatalca'ya geldiğine dair bir işaretin olmadığı noktasında toplanıyordu (s.36). Öyle anlaşılıyor ki kuvvetler "İstanbul'a hareket" ediyor ve kendisi bulunmuyor (s.53). Kemal'in Hareket Ordusu ile birlikte İstanbul'a yürüdüğü konusunda, hiçbir kayıt veya işaret yok (s.56). Bürokratik mekanizmalar içinde kalarak yükselmeyi planlayan Kemal, hem Mekadonya'daki silahlı özgürlük hareketlerinin, hem de İstanbul'a yürüyüşün dışında kalarak, düzen ile bağlarını sürdürüyor (s.62)." Sayfalarca süren bu tür kesin ifadelerden ve yakıştırmalardan sonra birdenbire iş değişiyor; çünkü Y.Küçük, ilk kez varlığını öğrendiği bir kaynakta değişik bir bilgiye rastlamış.10 Hayretle diyor ki: "Bir kaynakta Çatalca'da Hareket Orduları savaş düzenini bulabildim; burada Tümen Kurmay Başkanı olarak Yüzbaşı M.Kemal var (s.247)." 8) Yorumu size bırakarak aktarıyorum: "M.Kemal'in 1919'a kadar devrimci mücadelenin dışında geçen bir yaşamı var (T.Ü.Tezler 5, s.37). Kendine güveni olmayan bir kişiliğe sahip görünüyor (s.41). Politikaya ve özgürlük mücadelesine uygun bir yapısı yok (s.42). İnsan topluluklarıyla ilişki kuramıyor (s.44)." / 9) Hayat hikâyesinde yer alan bilgi şöyle: "31 Mart hadisesi üzerine Selanik'ten istanbula hareket eden kuvvetlerin Erkan-ı Harbiye Reisliğinde (Kurmay Başkanlığında},., bulunmuştur." (T.Ü. Tezler 5, s.32) 10) Kaynak şu: Francis McCullagh, The Fail of Abdülhamit, London, 1910; kitabın Ç.Gülersoyca yapılan çevirisi, Abdülhamid'in Düşüşü adıyla 1990'da yayımladı. Y.Küçük'ün ancak 1995'de varlığını keşfettiği bu kaynağı, Sina Aksin, 1970'te yayımlanmış olan Şeriatçı Bir Ayaklanma adlı eserinde bol bol kullanmıştır. 87 Bunun üzerine, bir U dönüşü yapıp M.Kemal'in Çatalca'ya kadar geldiğini kabul ediyor ama daha ileri gittiğine ihtimal vermiyor: "Çatalca'da kaldığı anlaşılıyor." (s.247) Fakat işe bakın, kitabını yazadururken yeni bir kaynak daha keşfediyor: Rauf Orbay'ın kırk yıllık anıları! Rauf Orbay anılarında şöyle demektedir: "M.Kemal Paşayı ilk defa, 1909 yılı Nisanında, İstanbul'un o zaman Makriköy denilen Bakırköy telgrafhanesinde görmüştüm. Erkan-ı Harbiye Kolağası (kurmay önyüzbaşı) rütbesinde idi. Hareket Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşanın emirlerini yazdırıyordu. Telgraf Müdürünün koltuğunda Mahmut Şevket Paşa oturuyordu." (s.302)11 Y.Küçük, bunun üzerine şöyle yazıyor: "Bakırköy'e kadar geldiği anlaşılıyor." (s.302)12 Ve bu konudaki bilimsel dansına, dördüncü iddiasına kadar kısa bir ara veriyor. Dördüncü iddiası dolayısıyla bu konuya yeniden döneceğiz. 3/2. Y.Küçük, "M.Kemal Hareket Ordusu Komutanı değildir." diye yazıyor. (s.255) Zaten böyle bir iddiada bulunan yok. Kendi ileri sürüyor, kendi karşı çıkıyor. 3/3. Y.Küçük'ün bir başka iddiası da M.Kemal'in Hareket Ordusunun Kurmay Başkanı olmadığı. Diyor ki: "Hareket Ordusu eninde sonunda bir ihtilalci yürüyüşüdür; Kemal'in ise bu tür hareketlenmelerle bir ilgisi görülmüyor; daha çok bir kariyer subayı. Hareket Ordusu düzensiz, karışık ve bir anlamda gerçekten derme çatma bir kuvvet olduğu için gerçek Kurmay Başkanının olup olmadığı ve varsa kimliği üzerinde karar vermek kolay görünmüyor. Kesin olan, bunun M.Kemal olmadığıdır." (s.56)' ı Ve şu sonuca varıyor: "M.Kemal Paşanın Hareket Ordusu Kurmay Başkanlığı, çok sonraki yıllarda, Kemal Paşa yeni yönetimin başı olarak durumunu sağlama alınca, Kemal Paşayı süslemek için icad edilmiş bir bilgidir," (s.247) Ama 200 sayfa sonra, şöyle yazıyor: "Bir kaynakta Çatalca'da Hareket Orduları savaş düzenini bulabildim; burada Tümen Kurmay Başkanı olarak Yüzbaşı M.Kemal var. [..] Redif Tümeni Komutanı Hüseyin Hüsnü Paşanın Kurmay Başkanı olduğu anlaşılıyor." (s.247) 88 Y.Küçük, R.Orbay'ın anılarının devamını vermiyor. Oysa Orbay diyor ki: "[M.Kemal ile] Hareket Ordusu İstanbul'u işgal ile isyan bastırıldıktan sonraki günlerde, M.Şevket Paşanın karargâhında rastgeldikçe görüşürdüm." (Y.Tarih, 2.C., s.304) M.Şevket Paşanın karargâhı Harbiye Nezaretindedir... (K.Karabekir, ittihat ve Terakki Cemiyeti, s.456) Sayfalar arasındaki büyük farklara bakıp da aradaki sayfaları dikkate almadığımı sanmayın sakın. Çünkü Y.Küçük daldan dala atlıyor, bir sıralama ve sınıflama yapmadan yazıyor. Böyle arabesk bir üslubu var. Vahidettinciler zaten böyle ama akademik kariyerden gelen birinden, daha sağlıklı bir yaklaşım içinde olması beklenirdi. Kendi de daha önce, gerçeği az çok yansıtmış ama farkında bile değil; şöyle yazıyordu: "31 Mart gerici asker başkaldırısı Selanik'te duyulunca bir kuvvet gönderilmesi düşünülmüştür; redif kuvvetleri [11.Redif Tümeni] komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa, bu ilk oluşturulan gücün [1.Karma Tümen'in] başına geçiyor. M.Kemal de bunun erkan-ı harp subayı ya da Kurmay Başkanıdır." (s.36) [Kurmay Başkanıdır ve bu göreve 13 Ocak 1909'da atanmıştır]13 Ama M.Kemal'in İstanbul'a gelmediği düşüncesine saplanıp kaldığı ve olayı pek az incelediği için gerisini bir türlü çözememiş. Oysa gerçek çok açık ve basit: M.Şevket Paşa Selanik'ten gelip de komutayı devralıncaya kadar, Çatalca'da toplanıp Bakırköy'e ilerleyen birliklerin14 komutanı H.Hüsnü Paşadır; M.Kemal de -onun, yani Hareket Ordusu'nun Kurmay Başkanıdır.15 Bu yüzden de, 19 Nisan 1909 günü Hareket Ordusu adına yayımlanan iki bildiri de, H.Hüsnü Paşanın imzasını taşımaktadır.16 S.Ordu Komutanı M.Şevket Paşa, ancak 22 Nisan 1909'da gelecek ve Hareket Ordusu'nun komutasını üstlenecektir. Rauf Beyin anılarından, M.Kemal'in İstanbul'da, M.Şevket Paşanın karargâhında çalıştığı da anlaşılıyor.17 Yani Bakırköy'de kalmamış, İstanbul'a da gelmiştir! M.Kemal 20 Mayısta Selanik'e döner.18 Gerçek de bu, resmi tarihin yazdığı da bu. Kurmay Başkanlığı görevinin, Y.Küçük'ün iddia ettiği gibi tanıklar hayattan ve ortadan çekilince, çok sonradan icad edilmiş olmadığını da, M.Kemal'in bütün tanıklar sağ ve ortada iken, 10 Ocak 1922 günlü Vakit gazetesinde yayımlanan 13) H.Bayur, Hayatı ve Eseri, s.34. 14) Çatalca'ya gönüllüler ve çetelerden başka, Edirne'deki S.Ordu'dan, komutanı Şevket Turgut Paşa ve Kurmay Başkanı K.Karabekir olan ikinci bir karma tümen daha gelecektir. M.Kemal şöyle anlatıyor: "Hareket Ordusu adını ben buldum. O zaman bunun manasını kimse anlamamıştı. Mesele şundan ibaretti: istanbul'a hitaben bir beyanname yazmak lazım geldi. Sonra sefirlere (elçilere) ikinci bir beyanname yazdık. Ne imza konulması münasip olacağını düşündük. Bazı arkadaşlar 'Hürriyet Ordusu' dediler. Halbuki bütün ordu hürriyet ordusu durumundaydı. Hareket halindeki kuvvetlerin durumunu göstermek için 'Hürriyet Ordusunun Operasyon Kuvvetleri' denildi. Ben bu operasyon kelimesinin Türkçeye tercümesini düşünerek 'Hareket Ordusu' dedim. (A.E.Yalman, 2.C., s.259) M.Kemal sözünü ettiği 'bazı arkadaşların' Alb.Hasan İzzet, Yb.Salahattin, Yb.Cemal olduğu anlaşılıyor. Bak. C.Bayar, 2.C., s.625-629'daki rapor ve S.Akşin, a.g.e., s.161. Bildirinin tam metni, C.Bayar, 2.C., s.583'de; Bildiri M.Kemal tarafından hazırlanmıştır; kendi el yazısıyla olan taslak, Atatürk Arşivinden Seçmeler IH'de var. Ama artık Kurmay Başkanı değildir; Hareket Ordusu istanbul'a girince, Kurmay Başkanlığına Ali Rıza Paşa getirilecektir. (K.Karabekir, ittihat ve Terakki Cemiyeti, s.456) U.Kocatürk, KA Günlüğü, s.10. Konuyla ilgili bazı kitaplar: İttihat ve Terakki Katib-i Umumisi M.Şükrü Bleda, İmparatorluğun Çöküşü, s.67; Prof.Dr.Sina Aksin, Şeriatçı Bir Ayaklanma/ 31 Mart Olayı, s.66; Doğan Av-cıoğlu, 31 Martta Yabancı Parmağı; E.J.Zürcher, Milli Mücadelede ittihatçılık, s.98; F.Belen, 20.Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.104; Y.Hİkmet Bayur, Türk inkılabı Tarihi, 1.C., 2.kısım; Uğur Mumcu, K.Karabekir Anlatıyor, s.19,; Kazım Özalp, Atatürk'ten Anılar, s.3 \ 89 açıklaması kanıtlamaktadır. M.Kemal bu açıklamasında, Y.Küçük'ün adım adım ve inleye inleye kabul etmek zorunda kaldığı gerçeği kısaca belirtmektedir: "31 Mart vakası oldu. Bu vaka üzerine Makedonya'dan giden kıtaların ve ilk devirde Edirne'den bunlara katılan kuvvetlerin Kurmay Başkanı olarak İstanbul'a geldim. Başlangıçta kumandan Hüsnü Paşaydı." (A.E.Yalman, a.g.e., 2.C., s.258) 3/4. Y.Küçük'ün bu konudaki dördüncü iddiası da şu: "Bütün tarihi kendi adına göre yazdırmasına karşın, ne Kemal Paşadan ve ne de resmi tarih yazıcılarından çıkan, Kemal'in İstanbul için savaştığına dair bir iddia da bulunmuyor." (s.56) Kendi de bir Kurmay Başkanının elde tüfek doğrudan savaşa katılmasının söz konusu olmayacağını kabul ediyor ve "kurmay görevi karargâhta yapılır" diye yazıyor ama yine de ve ille, "kerhen19 bulunduğu gönüllü ordu İstanbul için sokak savaşı yaparken, M.Kemal'in Çatalca'da kaldığını" ileri sürüyor, (s.247) Yoksa bütün tezleri iflas edecek! Zehi tasavvur-u batıl, zehi hayal-i muhal!20 Askeri Tarih ve Stratejik Etüdler Dairesi (ATAŞE), 1994 yılında, yani T.Ü.Tezler'in S.cildinin yayımından bir yıl önce, Atatürk Özel Arşivinden Seçmeler dizisinin üçüncüsünü yayımladı. İçinde M.Kemal Paşanın 1909 yılına ait 10 sayılı özel not defterinin hem aslı, hem yeni yazıya çevrimi var. (47-74. sayfalar) Y.Küçük, "Çankaya arşivleri açıldığı takdirde, tarihin alt
üst olacağından kuşku duymuyorum" diye yazıyordu (s.256). M.Kemal Paşanın bu özel not defteri, resmi tarihi değil ama Y.Küçük'ün kendine göre yazmaya yeltendiği özel tarihi alt üst ediyor; çünkü M.Kemal'in Hareket Ordusu ile İstanbul'a girdiğini ve askeri düzenlemelere etkin olarak katıldığını belgeliyor. Çünkü defterde, Hareket Ordusunun İstanbul'da aldığı askeri önlemlerle ilgili birçok notlar, sayılar, adlar, bilgiler, emir taslakları bulunmaktadır. Y.Küçük'ün doğru olmadığını kanıtladığını iddia ettiği ikinci yurttaşlık bilgisi de buydu. Ama bu konudaki iddiası da doğru çıkmadı. Üçüncü iddiası Çanakkale'de M.Kemal'in önemli bir rolü olmadığıdır. Bu konuyu Çanakkale paragrafında ele alacağım.

(Vahdettin, M. Kemal Ve Milli Mücadele alıntılar bulunmaktadır!)


Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Sponsor