ATATÜRK VAHDETTİN'İ KANDIRDI MI
Derin tahrifçi öbek gerçek dışı ve tahrifle sözcükleri cümleleri cımbızlayarak yeni bir tarih yaratma çabasından hiç vazgeçmiyor. İddialara bakılırsa Mustafa Kemal Paşa, Vahdettin’i hep savunmuş(!) Falih Rıfkı Atay’a verdiği röportajda Vahdettin’in Kurtuluş mücâdelesini verdiğini kabul etmiş(!) Cumhuriyet kurana kadar ona sadık kalmış(!) İngilizlerle anlaşınca da Vahdettin’i saf dışı bırakıp onu hain duyuru etmiş(!) Araştırmaktan ve okumaktan mahrum birtakım kendini bilmişler ise bunu adeta yaygara kopararak yaymaya devam ediyorlar. Bakalım işin özü neymiş?
“Şimdi vazifemiz halkı, vatanı ve tutsak Padişahı kurtarmaya, inandırmaktan ibarettir.” Bu söz “Erzurumʼdan Ölümüne Kadar Atatürkʼle Beraber” isminde anıda geçmektedir bakınız. Mustafa Kemal Atatürk bu lafı neden söylemiş?
Şimdi Mazhar Müfit’in dediklerini Nutuk’tan tasdikleyelim;
Gördüğünüz üzere Atatürk de Nutuk’ta padişahın ve halifenin ülkeyi kurtarma düşüncesinin olmadığını ancak halk ve ordunun bundan haberdar olmadığını çünkü halk ve ordunun yılların verdiği, kökleştirdiği dini ve manevi rabıtalarla padişah ve halifelik makamına sadık olduğunu söylüyor. Muhalif edenlerin ise dinsiz, vatansız, hain ve merdut ilân edildiğini söylüyor. Bu yüzden ileri sayfalarda halifeye fakatsız lakinsiz bağlı olan halk ve orduyu yavaş yavaş isyana yönlendirmenin gerektiğini söylüyor. Bakınız;
Şimdi burada bir parantez açmak gerekir. Padişah ve halifeye isyan ettirmeye çalışmanın sebebi İngilizler ile iş birliği(!) tutmak değil! Zaten İngiliz arşivlerinde padişahın tahttan çekilmemesi gerektiğini ve tahtta kalması için elinden geleni yapacağına dair teminat veren Amiral J. de Robeck vardı! İş birliği yapan biri var ama o Kemal Paşa değil!
Amaç asırların verdiği rabıtalardan ötürü halife padişahın durumunu bilmeyenlerin yoğun olduğu, halife padişahın yaptığı durumu izâh edenlerin damgalandığı bir ortamda onları yavaş yavaş direnişe sürüklemektir!
Şimdi Kemal Paşa’nın 1920 yılında yaptığı meclis konuşmasına gidiyoruz. Kemal Paşa mecliste padişah bir haindir diye haykırıyor!
Kemal Paşa padişahın hain olduğunu, hainane hareket ettiğini ve halkın padişahın emrine sadık olduğundan yine ve yine bahsediyor.
Gelelim Falih Rıfkı Atay’ın “Atatürk’ün Bana Anlattıkları” kitabındaki sözde, Vahdettin’in kurtuluş mücadelesinin asıl ismi olduğunu ve bunu Kemâl Paşa’nın kabul ettiği iddia edilen, cımbızlanan kısma. Bakınız;
İlgili kısımda şöyle diyor;
“…“Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurtarabilirsin!” Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahideddin benimle samimi mi konuşuyor? O Vahideddin ki yabancı hükümetlerin yüzüncü derece âletleri ile temas arayarak devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu, bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahmin ile başka bahislere girişmeyi tehlikeli gördüm. Kendisine basit cevaplar verdim: “Hakkımdaki teveccüh ve itimada teşekkürlerimi arz ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime güvenebilirsiniz.”…”
Kemal Paşa Vahdettin’in pişman olduğunu düşünüyor ama emin olamıyor işte bu sayfa cımbızlayıcıların ağzında sakız olmuş durumda. Oysa Kemal Paşa yanıldığını biraz sonra söyleyecekti!
““…Kısaca hemen hükmümü verdim. Vahideddin demek istiyordu ki: Hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyâsetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yatıştırırsam, Vahideddin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım. “Merak buyurmayın efendimiz!” dedim. Demek istediklerinizi anladım. Emriniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.” “Muvaffak ol!” hitâb-ı şahânesine mazhar olduktan sonra, huzurundan çıktım. Naci Paşa, Padişah’ın yaveri, fakat benim de hocamdı; derhal benimle buluştu. Elinde, ufak kutu içinde bir şey tutuyordu. “Zât-ı Şahânenin ufak bir hâtırası…” dedi. Kapağının üzerine Vahideddin’in isminin baş harfleri işlenmiş bir saatti. “Peki, teşekkür ederim,” dedim.”
Tabii ki Atatürk yine haklıydı! Vahdettin işgalci devletler istedi diye Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i idâm ettirmedi mi? Kuva-yı Milliye liderleri hakkında idâm kararı çıkartmadı mı? Vahdettin’in emrine riayet eden Damat Ferit, yayınladığı beyanname ile “Milli Teşkilat’a” yani Atatürk ve arkadaşlarına destek verenlerin en ağır cezalara çarptırılacağını ilan etmedi mi?
BİBLİYOGRAFYA(KAYNAKÇA)
Tarih yalanla yapılmaz gerçekler elbet ortaya çıkar.
Mazhar Müfit Kansu – Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber
Falih Rıfkı Atay – Atatürk’ün Bana Anlattıkları
25 Eylül 1336 Meclis Konuşması, 135 136 syf, Cilt:4, 72. Birleşim, 2. Celse https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/GZC/d01/CILT01/gcz01001072.pdf
Nutuk, syf 10 15, basım 1995 https://add.org.tr/wp-content/uploads/2017/11/nutuk.pdf
Beyanname hakkında gazete kupürü – Ümit Doğan