ATATÜRK "AZERBAYCAN'IN İŞGALİ BİZİM SAYEMİZDE OLMUŞTUR" DEDİ İDDİASINA CEVAP
Azerbaycanlılar Atatürk'ü sevmezmişte falan filan Ebulfez Elçibey'den haberi yok herhalde bu arkadaşın her neyse konuya gelelim Nahçıvan’ın statüsü 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması ile belirlenmiştir. Bu antlaşma ile Nahçıvan’ın, Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir bölge olması kararlaştırılmıştır. Sovyetler Birliği ile Türkiye, Nahçıvan’ın garantör ülkeleri olmuştur.
Moskova Antlaşması için Sovyetler Birliği’ne gidecek TBMM Heyeti Başkanı Yusuf Kemal (Tenginşenk) Bey’e Mustafa Kemal Paşa şunu söylemiştir:
“Nahçıvan Türk Kapısı’dır. Bu hususu dikkate alarak elinizden geleni yapınız.” belgelerlegercektarih gibi 15 yaşındaki çocuklarla daha mücadele veremeyen boktan kaynaklarla buraya gelmeyiniz çarpıttığınız belgeleri tekrar okumanızı tavsiye ederim..
Elçibey, Atatürk’ün mozolesine çelenk koyarak saygı duruşunda bulundu. Şeref defterine düşüncelerini yazarak sonunu şu güzel sözle bitirdi: ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene’, ‘sizin askeriniz Ebülfez Elçibey’, ‘Yüreğini Türklüğe Adamış Güzel İnsanlara’.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurarak, nasıl Türkleri esaret zincirinin aşağılayıcı boyunduruğundan çekip çıkarttıysa, bunu milletine duyduğu güvenle, milletiyle beraber başardıysa, Azerbaycan da aynı yoldan gidecektir. Maksadımız Mehmet Emin Resulzade’nin ideallerini elde bayrak tutarak hayata geçirmek, bunu yaparken de Atatürk’ün metot ve usullerinden istifade etmektir. Ben de Türk milletinin bir evladıyım ve işte bunun için Atatürk’ün askeriyim. Ayrıyetten size soruyorum Yunan bayrağına bile basmayan birisi soydaşına böyle bir şey yapabilir mi? Mustafa Kemal Azerbaycan’ı sattı denilen dönemde Bakü petrol kuyuları İngiliz ordusunun işgali altındaydı.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 26 Nisan 1920 tarihindeki mektubu Mustafa Kemal’in askeri araç-gereç ve para yardımı istemek amacıyla Moskova Hükümetine gönderilmiş olduğu 26 Nisan 1920 tarihindeki mektubunda Ruslara birtakım teklifler yapmış olduğu görülüyor: “Bolşevik kuvvetleri Gürcistan üstüne askeri harekat yapar veyahut takip edeceği politika ve göstereceği etki ve nüfusla Gürcistan’ın da Bolşevik ittifakına dahil olmasını ve içlerindeki İngiliz kuvvetlerini çıkarmak üzere, bunlar aleyhine harekata başlamasını temin ederse Türkiye Hükümeti de emperyalist Ermeni Hükümeti üstüne askeri harekat icrasını ve Azerbaycan Hükümetini de Bolşevik (Komünist) devletler zümresine ithal etmeyi taahhüt eyler.“ Buna dayanarak Mustafa Kemal’in Azerbaycan’ı sattığı Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarınca öne sürülmektedir. Mustafa Kemal yukarıda da belirttiğimiz benzer biçimde o vakit cenk halinde olduğu düşmanı İngilizlerin, işgal ettikleri Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’dan atılması, bunun cevabında Doğu sınırlarını garanti dibine katılımı için İngiliz düşmanı Bolşeviklerle ortak hareket öneri etmektedir. Ermenistan harekatını kendisi üstlenmiştir. Zira Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan topraklarını işgal etmiş ve etmeye devam etmekte olduğu için en önce hedefi o toprakları geri almaktı. Bu mevzuda Sovyetlere güvenmemektedir. Önceki yazımızda belirttiğimiz benzer biçimde Ermenilerin işgal etmiş olduğu Türkiye ve Azerbaycan toprakları Sovyetlerin umurunda olmadığı için Ermenilerle çatışmalara girmekten kaçınmaktadırlar. Mektubun zamanı 26 Nisan 1920. O tarihte M. Tuhaçevski, S. Orjonikidze ve Zaharov tarafınca planlandığı biçimde Kızılordu Azerbaycan’ın Samur sınırında, Sovyet Hazar filosu da Raskolnikov komutasında Alat civarlarında işgali legalleştirmek için, toplantı halinde olan Azerbaycan Meclisinin çayır etmesini bekliyorlardı. Ertesi sabah 27 Nisan 1920 de daha çayır çıkmadan Kızılordu Azerbaycan’ı işgale başladı. Dönelim yeniden Mustafa Kemal’in mektubuna. O zamanlar Moskova ile Anadolu içinde direkt rabıta yoktu, bu nedenle bu mektup sadece 1 Haziran’da yerine ulaştı. Çiçerin’in bu mektuba yanıt yazdığı tarih 3 Haziran, mektubun yerine doğrusu Ankara’ya eriştiği tarih de 15 Haziran 1920. Aradan geçen 50 günlük vakit gösteriyor ki dış ilişkiler arkadan geliyor, önde gidenler bir yanda Kızılordu, diğer yanda 15. Kolordu, güçleri ölçüsünde yörenin kaderini atama ediyorlar. Diplomasi de olan biteni resmiyete döküyor. Tarih itibarıyla da, çarpıtıldığı biçimde “Azerbaycan ordusu Bakü’de Rus sınırında bekliyordu, Mustafa Kemal Atatürk emretti, Azerbaycan ordusu çekildi ve Ruslar geldi diye bir şey yok. Bir başka mühim husus iddiaların aksine mektubun sonundaki taahhütte Azerbaycan’ın bağımsızlığının kaybetmesi diye birşeyin laf mevzusu edilmemesi. Mustafa Kemal’in taahhüdünün tamamen politik, kaçınılmaz biçimde olacaklardan fayda sağlama amaçlı olduğu aşikar. Bir oldukca kaynakta bu Mustafa Kemal’in realist ve pragmatist anlayışının bir kararı olarak nitelendiriliyor. Mustafa Kemal’in bu tarz şeyleri niçin yapmış olduğu ilerde toplu olarak çözümleme edilecektir. Azerbaycanlılar ne düşünüyor?Orhan Aras (Azerbaycan Türkü araştırmacı yazar. Iğdır doğumlu Almanya’da yaşıyor) Bir tarih sosyolojisi var. Yani zamanı o zamandaki vakalarla karşılaştırmak lazımdır. Yani tarihin her hangi bir devrinde olan bir meseleyi bugünkü meselerle karşılaştırmak doğru değildir. Bu tarih sosyolojisidir. Türkiye’de bir sıra güçler var Kadir Mısıroğlu benzer biçimde bunların ömrü tüm sermayesi Mustafa Kemal Atatürk düşmancılığı üstüne kuruludur. Der ki benim niye Atam olur? Ben seksen yaşındayım. Bunlar Mustafa Kemal Atatürk ile alakalı daha büyük iftiralar yayıyorlar. Kadir Mısıroğlu’nu uzun süredir tanırım, onun Azerbaycan ile alakalı dediklerini de bilirim. Ve delillerin tamamı sahtedir. Mesela der ki Yeni Hayat dergisinde bir yazı, bu yazıyı yazan Mehmet Şerif isminde bir muallimdir. Mirze Bala Memmedzade’nin 1938’de Berlin’de Milli Azerbaycan Hareketi kitabı var, ki bunu Mehmet Emin Resulzade’nin kendisi yazdırmıştı. Orada bu meseleleri tam detaylı açıklamıştır, kimdi günahkar, iyi mi oldu, sorun nedir. Azerbaycanlı dinleyicilerimiz veyahut ta dünyada bu işlerden haberi olmayan adamlar o şekildeki biliyorlardı ki Azerbaycan ordusu Bakü’de Rus sınırında bekliyordu, Mustafa Kemal Atatürk emretti, Azerbaycan ordusu çekildi ve Ruslar geldi. Böyle bir şey yoktur. Bir kere Mirze Bala’nın yazdığı benzer biçimde Nisan’da Ermeniler Askeran’a girdiler, Karabağ’da, ve Azerbaycan Harbiye Bakanı Samet Paşa Ordu’yu Şuşa’ya gönderdi, 3 Nisan’da. Yani 27 Nisan’da Rus askerleri geldi. Demek ki Bakü’de Azerbaycan ordusu yoktu. Hepsi Karabağ’a doğru yola çıkmışlardı, tüm ordu ordaydı. İkincisi Halil Paşa’nın hatıraları var elimizde. O hatıralarında Mustafa Kemal Atatürk bana bunu dedi onu dedi diye bir laf yoktur. Der ki birgün Celal Korkmazov geldi. Bu İdil-Ural Türkü’dür ve Lenin’in yakın arkadaşlarındandır. Geldi yanıma dedi ki, Paşam, yeğeniniz Nuri Paşa sonuçsuz bir direniş içerisindedir, elindeki kuvvetlerin insiyatifini yitirmek üzeredir. Daha fazla direnirse kendisi katledirilerek ortadan kaldırılacak. Halil Paşa o vakit asla Anadolu’nun temsilcisi değildi. Bunların tamamı yalandı. Ve o Rus ordusu Azerbaycan’a girmiş olduğu zamanda Türkiye’nin durumu acınacak biçimde idi, Mustafa Kemal Atatürk’ün elinde hiçbir güç yok idi. Çünkü Nisanın 4’ünde Anzavurlar ve Dicle isyanları başlamıştı, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bavullarını toplayıp Sivasa kaçmak istiyorlardı. Yunan dayanmıştı Ankara’ya. Yani Rus ordusu Bakü’ye girdiğinde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Sivas’a gitmek istiyorlardı. Düşünün doğrusu elinde hiç bir güç yok. Hiç bir dayanak yok. Mustafa Kemal Atatürk’e iftirayla yalanla. Kadir Mısıroğlu’nun dayandırdığı delil, tabip Rıza Nur’un hatıralarıdır. Doktor Rıza Nur’un hatıralarında 750. Sayfadan 753. sayfaya kadar bu meseleleri anlatır der ben gittim Bakü’ye Nerimanovla görüştüm dedim ki Mustafa Kemal Atatürk’ün size selamı var, der ki Azerbaycan’ın bağımsızlığı kesinlikle korunmalıdır”. Ve tabip Rıza Nur 1921’inci yılda Moskova’ya antak kalma imzalamağa gittiğinde de Mustafa Kemal Atatürk telgraf gönderir ki, Azerbaycan’ın bağımsızlığı korunmalıdır. Nerimanov’la bir tek kaldığımızda sormuş oldum sayın Nerimanov bu Bolşeviklik nedir? Dedi ki bu Bolşeviklik, bunların tamamı hepimiz ancak ülkemizi koruyalım diye uydurulmuş şeylerdir. Böyle şey yoktur. (B.PAKMAN'DAN ALINTILANMIŞTIR) Ve oldukca ilgi çekici bir şey daha. Doktor Rıza Nur oradaki meseleleri bile anlayan bir erkek değildi. Mesela kitabında 750. sayfada der ki Azerbaycan’da iki parti varmış. Birisi Müsavat Partisi, birisi de İttihad Partisi. İttihad Partisi Türkçüymüş başlangıcında Mehmet Emin Resulzade varmış. Bu tamamen doğru olmayan bir şeydir. Yine Kadir Mısıroğlu orada söylemedi fakat ben ifadelerini bilirim, televizyonda izlemiştim. Der ki, işte Azerbaycan’da kümül diye bir örgüt var. Halbuki onun ismini bile bilmiyor. Gardaş Kömeyi teşkilatı. Yani bakın iyi mi zamanı tahrif ediyorlar, doğru meseleleri anlamadan ne yalanlar uydururlar. Doktor Rıza Nur da esasen Mustafa Kemal Atatürk düşmanıdır , 1928’de Avrupa’ya kaçıp bu hatıralarını yazmıştı, der ki ben Halil Paşa’ya dedim bu işi niye gördün, niye Bolşeviklerle beraber oldun da orduyu, bana dedi ki bana Mustafa Kemal Atatürk o şekildeki dedi. Ama Halil Paşa’nın kendi hatıralarında bu sorun bir kelime bile yoktur. O zamandaki vaziyet, doğrusu Mustafa Kemal Atatürk dese de demese de Rus ordusu mutlaka gelmişti girecekti. Mehmet Emin Resulzade ile Mustafa Kemal Atatürk’ün münasebetlerine gelince, Mehmet Emin 1932’nci yıla kadar İstanbul’da kaldı, devlet ona görev verdi, araları hiç de fena değildi. Hatıralarında yazdı, başkaları, yanında olanlar anlatıyor, Mustafa Kemal Atatürk’ün ona anlattıkları, örneğin Zeki Velidi Togan, Başkurt, o da gelir, Ali Merdan Topçubaşı ile Paris’te görüşür gelir İstanbul’a Resulzade ile görüşür. Yani zamanı bu şekilde görmek lazımdır. Ben kendim Türkiye’de bunu anlamış bir insanım, Azerbaycanlıyım, Azerbaycanlı olmaktan da gurur duyarım. Türkiye’de her zaman bir Azerbaycanlı olarak sürekli gururla bizi sevdiler, bizlere her türlü saygıyı gösterdiler. Azerbaycan ile Türkiye’nin arasını bozmak için Türkiye’nin en büyük ve Türk dünyasının en büyük kahramanı ile alakalı bu şekilde karacılık ve yalanlar uydururlar. Bunların hepsinin elimizde delilli makaleleri var. Dediğim benzer biçimde Mirze Bala Memmedzade’nin 1938’de Berlin’de yayınlanmış Milli Azerbaycan Hareketinde hepsini ayrıntılarıyla anlatır ve Resulzade’nin sözleridir yazdıkları. Kadir Mısıroğlu benzer biçimde Mustafa Kemal Atatürk düşmanları ancak Mustafa Kemal Atatürk yere batsın ve Azerbaycan milleti onu hıyanet etmiş biri benzer biçimde tanısın diye zamanı de tahrif ediyorlar. Bütün dayandıkları şey Doktor Rıza Nur’un hatıralarıdır ve hatıraları bende var, baştan sona Mustafa Kemal Atatürk kini ile doludur. Halil Paşa’da bunu hıyanet ederek değil o da yazıyor, hepimiz düşündük ki Zeki Velidi Togan gelir Moskova’da Leninle, Stalinle görüşür o da inanır, hatıralarında yazar, herkes inandık ki Rus Çarlığı bitti, bizlere istiklal verecekler, sorun budur. Yoksa hiç bir Türk, gidip kanını, canını Azerbaycan için vermek isteyen bir insan niçin hıyanet etsin? Türkiye Türkçesinde söylenen bir laf var: Etle tırnak gibiyiz. Şimdi Azerbaycan Türkiye’ye vize uyguluyor. Bu demek değildir ki Azerbaycan Türkiye’ye düşman. Bu politik. Bazı menfaatleri var, birtakım meseleler var, bu sebepten. Kadir Mısırlıoğlu tarihçi değil, o din adamı. Onun iyi mi bir tarihçi olduğuna internetten bakılabilir, bir sene ilkin Kanal 5 de Kadir Mısırlıoğlu dedi ki Yezid haklıydı, İmam Hüseyin haksızdı. Görün artık bunun adaletli tarihçiliğine bakın iyi mi bakıyor tarihe. Türkiye’nin geçmişte Azerbaycan’a ne oldukca kötülükleri olmuştur diyenlere: Türkiye ancak Azerbaycan değil gidip Mısır’da aynı Türklerle, Memluklerle de savaştı, Timur geldi Ankara’da savaştı. O dönemin gözüyle bakılmaz. Çünkü o dönemin insanlarında ulusal bilinç yoktu. Sadece hükümranlık şuuru vardı. İmparatorluk devleti oluşturmak vardı. Filan Türktü, falan Türktü diye bir fikir yoktu. Meselelere o şekildeki bakmak yanlış olur. Mustafa Kemal Atatürk Türk dünyasının en büyük liderlerinden bir tanesiydi Resulzade de zira geldi, Türkiye’de kaldı. Türkiye ile Azerbaycan tarihinde utanılacak hiç bir sorun yoktur, politik ayrılıklar vardı, bunlar da oldukca normaldir, şimdi de var, fakat Türkler her zaman canlarını Azerbaycan için kanlarını döktüler. 1992-93’ü bir araştırsınlar, ne kadar Türk genci Karabağ cenginde şehit olmuştur. Baksınlar başka milletten gelen var mı Türklerden başka. (Türkiye Türkçesine çeviren Bülent Pakman) (Alıntılanan küçük kısımlar B. Pakman adlı kişiden alınmıştır) Tarih sadece o dönemin vakaları ile değerlendirilebilir. Nahçıvan’ı Azerbaycanlılara karşın Azerbaycan toprağı icra eden Azerbaycan’a iyi mi ihanet etmiş olabilir? Azerbaycan Sovyet Yönetiminin, Ermenistan’a parasız bağışlama etmeye kalkıştığı Nahçıvan, Laçin, Qubadlı ve Zengilan, sonucunda Azerbaycan sınırları içine alınmışsa bu ilkin Ankara Hükümetince Ermenilere tabanca diretmesiyle imzalatılan Gümrü Anlaşması sonrasında da Sovyetlerle görüşmeler esnasında Mustafa Kemal’in delegelerine verdiği, Gümrü Antlaşmasının esas alınmasını dayatın talimatı yardımıyla olmuştur. Ancak Mustafa Kemal bununla da yetinmemiştir. Azerbaycan ve Orta Asya’daki Türklerin bigün bağımsızlıklarını kazanacaklarından güvenli olarak Nahçıvan’la, dolayısıyla Azerbaycan ile sınırdaş olabilmek için Dilucu’nda 13 km.uzunlukta 500 m genişliğinde “Türk Kapısı” ismini verdiği bir toprağı İran’dan almış böylece Türkiye ve Azerbaycan bu kara bağlantısı yardımıyla komşu olmuştur. Azerbaycan ve Orta Asya’daki Türklerin bağımsızlıklarına “hazırlanmak lazımdır” demiş ve ilk adımı kendisi atmıştır. Türkiye ve Azerbaycan Türklerine düşen ise Sovyetler dağıldıktan sonrasında ellerini-kollarını sallayarak o kapıdan geçmek olmuştur. Bu toprağın 10 kggram altın vererek satın alındığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün bunu cebinden verdiği iddiaları var, sadece belgeleri bulunmuyor. Arazinin İran’a sınır düzenlemesi esnasında İran’a bırakılan topraklar karşılığında İran’dan alınan topraklar içinde yer almış olması daha akla uygun. Zaten ne farkeder, en azından günümüzdeki kullanımına bakıldığında sonuçta anlaşmanın Türkiye ve Azerbaycan açısından oldukca kıymetli ve faydalı olduğu aşikar. Azerbaycan’ın luğu sevincimiz, kederi kederimizdir Mustafa Kemal ATATÜRK Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın nasıl sonuçlanacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu benzer biçimde, tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu benzer biçimde parçalanabilir. Bugün elinde tuttuğu milletler, avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O vakit Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, öz kardeşlerimiz(Azerbaycan'dan bahsediyor) vardır. Onlara haiz çıkmaya hazır olmalıyız.