ZİYA HURŞİT HAKKINDA

 BİR SUİKASTÇİNİN PORTRESİ: ZİYA HURŞİT (MUZAFFER YARDIMCI)

BİR SUİKASTÇİNİN PORTRESİ: ZİYA HURŞİT

Bu makalede Ziya Hurşit’in (1980-1926) yaşamı incelenmiştir. Bu konuyu

çalışmamızdaki amaç; Ziya Hurşit’in yaşamı ve siyasal faaliyetleri ile alakalı gelişmeleri, mühim vaka ve durumları yansız ve objektif tarih anlayışı içerisinde

ortaya koymaktır.

Ziya Hurşit, ilk ve orta öğretimini tamamladıktan sonrasında Almanya’da Gemi

İnşa ve Telsiz Telgrafçılığı öğrenimi gördü. 1920’de Eskişehir Sultanisi’nde Almanca öğretmenliği yaparken, TBMM 1. Dönemi mebus seçildi. Bu görevine

devam ederken İkinci İnönü Savaşı’na gönüllü olarak katıldı. Mecliste muhalif

öbek içinde yer aldı. Kürsüde yapmış olduğu eleştirilerle dikkat çekti. Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi; muhalefetini daha da artırdı ve İkinci Meclis’te

vazife almaması üstüne Meclis dışındaki faaliyetleriyle muhalefetini sürdürdü.

Ziya Hurşit muhalif parti Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’nın müessese

çalışmasında vazife aldı. Mustafa Kemal Paşa’ya Ankara ve İzmir’de suikast

teşebbüsünde bulundu. İzmir Suikast Teşebbüsü’nün açığa çıkmasından sonrasında İstiklal Mahkemesi kararıyla idam edildi.

Ziya Hurşit’in yaşamı Modern Türkiye’nin kuruluşunda iktidar mücadelesini ve muhalefetin tasfiye periyodunu algılamak ve bu süreç ile alakalı malumat sahibi

olmak bakımından oldukca önemlidir.

Anahtar kelimeler: Ziya Hurşit, İzmir Suikast Teşebbüsü, Türkiye Büyük

Millet Meclisi, İstiklal Mahkemesi.

19011 senesinde Lazistan2 sancağının, Atina (Pazar) kazasına bağlı Hemşin’de

doğdu.3 Meclis arşivinden elde ettiğimiz seçim mazbatasında4 doğum zamanı ve

yeri yazmamakla beraber “Memleketi ve memleketindeki mufassal (ayrıntılı) adresi” bölümü altında “Atina’da Hemşin Nahiyesi Kürtzade Ziya” olarak yazmaktadır.

Annesi Emine Hanım’dır.5 Babası 35 yıl kadılık ve kadı naipliği6 icra eden

Hurşit Efendi’dir.7

İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamladıktan sonrasında Almanya’da

Gemi İnşa Mühendisliği ve Telsiz Telgrafçılık eğitimi alırken 3. sınıfta iken

okulu bırakarak8 Milli Mücadele’ye katılmak suretiyle Anadolu’ya döndü.

1920 senesinde Eskişehir Sultanisi’nde Almanca öğretmenliği yaparken burada Milli Mücadele’nin örgütlenmesinde ve gençlerin işgale karşı bilinçlenmesinde faal rol oynadı.

1 Ziya Hurşit’in yaşı Milletvekili seçilmesi için mahkeme kararıyla 9-10 yaş büyütülmüştür. Bu

vaziyet mahkemede gündeme gelmiştir. Ali Çetinkaya, Ziya Hurşit’e “Kanuni yaşta olmadığınız

şekilde, evvelce Büyük Millet Meclisi’ne aza olduğunuz anlaşılıyor” sorusuna Ziya Hurşit “Evet öyledir” benzer biçimde yanıt veriyor. Milliyet gazetesine bir makale dizisi hazırlayan Mekki Said Esen de Ziya

Hurşit’in 1901 doğumlu bulunduğunu ve yaşlarının mahkeme kararıyla 9 yaş büyütülerek Vekil seçildiğini söylemektedir. Aynı malumat ağabeyi Ahmet Faik Günday’ın hatıratında da mevcuttur. Ahmet

Faik Bey, 1920 senesinde Eskişehir, İngiliz işgali altındayken kardeşinin 19 yaşlarında bulunduğunu yazmıştır. Süleyman Beyoğlu, İki Devir Bir İnsan, Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, Bengi Yayınları,

İstanbul 2011, s. 353; Mekki Said Esen, “Mustafa Kemal Atatürk’ü Öldürmek İstemişlerdi”, Milliyet Gazetesi, 24

Şubat 1964; Fahri Çoker’in “Türk Parlamento Tarihi” isminde eserinde ve 1994’de basılan “Türkiye

Büyük Millet Meclisi Albümünde” Ziya Hurşit’in doğum zamanı 1892 olarak geçmektedir. 2010

senesinde basılan “Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümünde” ise doğum zamanı 1890 olarak geçmektedir. Fahri Çoker, Türk Parlamento Tarihi, Cilt: III, Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfı Yayınları,

No: 6, Ankara 1994, s. 721; Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü, 23 Nisan 1920 - 20 Ekim 1991,

Ankara 1994, s. 34; Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü 1920-2010, Cilt: I, 1920-1950, Ankara

2010, s. 4.

2 Lazistan Sancağı’nın merkez kazası olan Rize, 20.04.1924 tarihinde il olmuş ve kayıtlarda bu

halde geçmeye başlamıştır.

3 Çoker, a.g.e., s. 721.

4 http://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/MAZBATALAR/TBMM/d01/SM_306_1_1.pdf

5 Beyoğlu, İki Devir Bir İnsan, Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, Bengi Yayınları, İstanbul 2011, s. 27.

6 Süleyman Beyoğlu, “Bir Bürokrat ve Milletvekilinin Portresi: Ahmet Faik Hurşit Günday”, Yakın

Dönem Türkiye Araştırmaları, Sayı: 7, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2004, s. 43.

7 http://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/MAZBATALAR/TBMM/d01/SM_306_1_1.pdf

8 Ziya Hurşit’in Almanya’daki eğitimini yarıda bıraktığı bilgisi günümüzde yaşayan aile bireylerinden alınmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın, ağabeyi olan Ahmet Faik Günday’a duyduğu yakın

ilgisi ve Eskişehir’deki faydalı faaliyetleri neticesinde dikkatini çeken Ziya Hurşit,

yeniden ağabeyinin de etkisiyle TBMM’ye I. Dönem Lazistan Milletvekili olarak girdi.

24 Nisan 1920’de meclise katıldı. I. ve II. toplantı döneminde Dışişleri Komisyonu’nun katipliğini yapmakla beraber Bütçe ve Tapu-Kadastro komisyonlarında da çalıştı.

Çok iyi Almanca ve Fransızca bilgisiyle muhalif olana kadar Mustafa Kemal Paşa’nın yakınında yer aldı. II. ve III. toplantı yıllarında divan katibi oldu.9

Asker kaçakları ve Yozgat bölgesindeki ayaklanmaları ile alakalı problemler için

kurulan Yozgat İstiklal Mahkemesi10 üyeliğine seçildi ise de bu göreve Hukukçu olmadığı için gitmeyi kabul etmedi.11

İnönü Savaşı’na Kazancı sırtlarında II. Süvari Grubu’nda öteki yedi mebus arkadaşı ile gönüllü olarak katıldı. Düşman siperlerine 300 metre kadar

yaklaşarak ateş baskını yapmalarından ötürü meclise hususi kurdeleli İstiklal

madalyası almaları meclise öneri edildi fakat bu istek CHF’li mebusların itirazıyla kabul edilmedi.12

Cesur ve alev ateş birisiydi; o şekildeki ki, İngilizler Porsuk nehri üstündeki köprüyü kapattıklarında elinde tüfekle bir öbek genci yanına alarak köprüden

çekilmedikleri takdirde ateş edeceklerini söylemiş, bunun üstüne İngilizler

karargahlarına çekilmişti.13

Düşüncelerini ve fikirlerini söylemekten çekinmezdi. Mustafa Kemal Paşa

Sakarya Savaşı’nı kazanınca Mecliste, tezahürat ve iltifatlar eşliğinde büyük

bir törenle karşılandığında, Ziya Hurşit mecliste bulunan kara tahta üstüne

Tevfik Fikret’in “Beşerin bu şekilde delaletleri var, Putunu kendi yapar kendi tapar.”14 beytinden esinlenerek “Bir ulus putunu kendi yapar, kendi tapar” diye

yazacaktı.15

Her ne kadar, her işe itiraz ve karşıcılık ettiğini söyleyenler16 olsa da mecliste gerçekleştirdiği konuşmalarda yapmış olduğu yapıcı eleştirilerde çoktur. Kanunda görmüş olduğu eksiklikler ile alakalı yerinde görüşleri, yapmış olduğu katkılar ve yeniden

kanun oylamalarında verdiği kabul oylarının yüksekliği, onun bu şekilde bir yapıda olmadığını göstermektedir. Fakat meclis zabıtlarından yaptığımız inceleme ve tespitlerimize bakılırsa karşı olduğu kanun yada kanun maddesine olan

muhalefetini de sonuna kadar sürdürmüştür.

9 Çoker, a.g.e., s. 721.

10 Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, Bilgi Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 1975, s. 175.

11 Ergün Aybars “İstiklal Mahkemeleri” isminde çalışmasında, Ziya Hurşit’in mahkemedeki görevini

yapmış olup yapmaması mevzusunda herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Buna rağmen Fahri Çoker

Ziya Hurşit’in bu göreve gitmediğini söylemektedir. Aybars, a.g.e., s. 175-178; Çoker, a.g.e., s. 721.

12 TBMM Tutanak Dergisi, 2. Dönem, 1. Cilt, İçtima 6, s. 91-92; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

(BCA), Sayı: 2645, Dosya Fon Kodu: 30.18.1.1, Yer No: 7.27.6, Tarih: 5/8/1923.

13 Beyoğlu, İki Devir Bir İnsan, Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, s. 353.

14 Ziya Hurşit’in bu beyitten esinlendiğini, büyük amcası olan Ziya Hurşit’in hayatını “Ziyan” ismiyle romanlaştıran Hakan Günday söylemektedir. Hakan Günday, Ziyan, Doğan Kitap, İstanbul

2011, s. 209.

15 Kılıç Ali, Mustafa Kemal Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, Der. Hulusi Turgut, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2012, s. 462.

16 Mahir İz, Yılların İzi, Kitabevi Yayınları, İstanbul 1990, s. 98; Kılıç Ali, a.g.e., s. 461.

Muhalefeti ancak bununla sınırı olan kalmadı. Müdafaa-ı Hukuk Grubu’nun

kurulmasından sonrasında, muhalefetteki II. öbek üyeleri içinde alev ateş bir hatip

olarak yer aldı.17 İkinci öbek üyesi Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in, Topal

Osman Ağa tarafınca öldürülmesi, Ziya Hurşit için bir kırılma noktası oldu

ve meclis içi ve dışı muhalefetini daha da artırdı. İkinci öbek üyesi olmasından ötürü II. devre meclis seçimleri için aday gösterilmedi. Aday gösterilse

Lazistan, Trabzon ve Gümüşhane’den seçilme olasılığı yüksekti. Aday gösterilmemesine karşın Ziya Hurşit’e karşı tertibat alınmış ve ağabeyi Ahmet

Faik Günday bunu hatıratında, “gerekirse Lazistan’da başkaldırı çıkmış ve asilerin

başına geçmiş demeyi ve kara çalma etmeyi dahi kararlaştırmışlardı.” benzer biçimde anlatım

etmekteydi.

Vekillikten sonrasında bir müddet akrabası olan Esat Bey’le ortak iş yaptı. Ağabeyi

Ahmet Faik Bey’in tanımış olduğu Hariciye Müsteşarı Tevfik Kamil Bey vasıtasıyla

İsmet Paşa’dan Paris sefaretinde bir göreve getirilmesi istendiyse de İsmet Paşa’nın “bu ikinci gruptandır; devlet kadrosunda buna ve bunun gibilere yer verilmez” cevabıyla ticarete geçinmek zorunda kalmıştı.18 1925 senesinde kurulan Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası’nın Samsun şubesi müessese çalışmasını yürüttü. Ankara’da fırsat buldukça kulüpte kendisinin ve karşısındakinin

kaç rakam alacağını hesap edecek derecede bilmiş olduğu piket oyununu oynardı.19 Milletvekilliği boyunca 53’ü meclis oturumunda, 27’si gizli saklı oturumlarda olmak

suretiyle toplam 80 konferans yaptı.20 Toplam 96 oylamaya katılıp 2 müstenkif

(çekimser), 17 red, 79 kabul oyu vermiştir.21

TBMM 23 Nisan 1920’de 104’ü yeni seçilen, 23’ü de İstanbul’dan gelen

olmak suretiyle 127 üye ile açılmıştır. Toplantı yılının sonu olan 28 Şubat 1921

geçmişine kadar meclise katılanlarla bu rakam 358’i bulmuştur. Ziya Hurşit de

bizzat Mustafa Kemal Mustafa Kemal Atatürk’ün teşviki ve gayretiyle meclise Lazistan (Rize)

mebus olarak girmiştir. Olağanüstü yetkilerle donatılmış bu meclis, 23 Nisan 1920’de en yaşlı üye Şerif Bey’in başkanlığında ilk toplantısını yapmıştır.22

Ziya Hurşit’in Saltanatın Kaldırılması ve Ali Şükrü Bey’in Öldürülmesi

İle İlgili Yaptığı Meclis Konuşmaları

Saltanatın Kaldırılması

Saltanatın kaldırılmasına doğru giden süreçte, anlaşmazlık devletleri, anlaşmazlık çıkartmak için 28 Ekim’de İsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak olan konferansa, İstanbul ve Ankara hükümetlerini resmen çayır etmiştir. Bunun üstüne iki gün sonrasında toplanan TBMM, İstanbul hükümetinin tasfiyesine yönelik 82 imzalı karar tasarısını görüşmüşse de aynı gün netice alamamış, sadece 1

Kasım tarihindeki toplantıda, Mustafa Kemal’in sert müdahalesi üstüne saltanatın

kaldırılmasına karar vermiştir.

17 İpek Çalışlar, Latife Hanım, Doğan Kitap, İstanbul 2006, s. 371.

18 Beyoğlu, İki Devir Bir İnsan, Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, s. 458.

19 Ömer Faruk Lermioğlu, Kadirbeyoğlu Zeki Bey’in Hatıraları, Sebil Yayınevi, İstanbul 2007, s. 238.

20 Fahri Çoker, Ziya Hurşit’in mecliste toplam 75 konferans yaptığını söylemektedir. (Çoker, a.g.e.,

s. 722) 1. Dönem Meclis zabıtlarında yaptığımız taramada Ziya Hurşit’in toplam 80 konferans yaptığını tespit ettik.

21 TBMM Tutanak Dergisi, 1. Dönem Meclis Zabıtları; F. Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt:

1, s. 32; Çoker, a.g.e., s. 721-722.

22 TBMM Tutanak Dergisi, 1. Dönem, 1. Cilt, İçtima 12, s. 1.

82 imzalı karar tasarısını görüşmüşse de aynı gün netice alamamış, sadece 1

Kasım tarihindeki toplantıda, Mustafa Kemal’in sert müdahalesi üstüne saltanatın

kaldırılmasına karar vermiştir.

Saltanatın kaldırılması ile alakalı meclis görüşmeleri 30 Ekim 1922’de başlamıştı. Dr. Rıza Nur Bey ve 78 arkadaşının imzasıyla beraber bir önerge verilmiştir. Önerge de; “Sinop Mebusu Dr. Rıza Nur Bey’le 78 arkadaşının, Osmanlı İmparatorluğu’nun münkariz olduğuna ve yeni Türkiye Hükümeti’nin onun

vârisi bulunduğuna ve Makamı Hilâfetin esaretten kurtulacağına dair”23 ibare

vardır. Yapılan oylama kararı 132 kabul, 2 red, 2 çekimser oy çıkmasına

rağmen 161 olan müzakere yeter sayısına ulaşılamadığı için toplantının 1 Kasım

1922’ye bırakılmasına karar verilmiştir.24

1 Kasım 1922’de meydana getirilen oturumda, önceki oturumda gelen eleştiriler de

dikkate alınarak Hüseyin Avni Bey ve 24 arkadaşı tarafınca teklifin hilafetle

alakalı değişim getiren aşağıdaki 2 maddelik teklifi vermişlerdir.

Bu değişikliklerden sonrasında oylamaya geçilmiştir. Oylama boyunca Ziya

Hurşit ısrarla laf istemiş, Meclis Reisi’ne hitaben “Efendim, laf söylenmeden

takrirler iyi mi görüşme olunur?” diyerek itiraz etmiştir. Reisin “Oturun yerinize.” demesi üstüne “Müsaade buyurunuz laf söyletmiyorsunuz. Bir ferdin

laf almasıyla olmaz.” diyerek reise seslenmiştir. Görüşmelerin devamında

Ziya Hurşit; “Reis Bey bu oldukça önemli olan sorun ile alakalı laf verilmezse

yüz defa encümene, Gruba gidip gelecek...” demiştir. Reisin yeniden laf vermemesi üstüne “Bu sorun ile alakalı laf isterim. Takrirde benim de imzam vardır.”

diyerek itirazlarını sürdürmüştür.25

Meclis Reisi’nin oylama sonucunda “Üç encümenin müttefikan ihzar ettikleri bildiri ve mevaddı kabul buyuranlar lütfen ellerini kaldırsın. Efendim

müttefikan kabul edilmiştir, doğrusu oy donanması ile kabul edilmiştir.26 beyanı üstüne

Ziya Hurşit “Ben muhalifim. Binaenaleyh ittifakla değil, ekseriyetle kabul edilmiştir.”27 demesiyle tek muhalif olarak kayıtlardaki yerini almıştır.

“O gün toplantı salonunun başkanlık makamına bakılırsa sağ yanına düşen dinleyici locasının merdivenin tarafındaki direğin dibinde ve her zamanki benzer biçimde ayakta yer

aldım” diyen Hıfzı Veldet Velidedeoğlu saltanatın kaldırılmasını şu şekildeki anlatıyor:

“İki nokta asla belleğimden çıkmaz, Birisi başkanın ‘Oybirliği ile kabul

edilmiştir’ lafına karşı, Rize Milletvekili Ziya Hurşit’in ‘Ben muhalifim,

oy birliğiyle değil, sıklıkla kabul edilmiştir’ diye bağırmasıdır. Unutamadığım ikinci nokta ise, bu kararın verildiği akşamın 12 Rebiyülevvel

gününe rastlaması, doğrusu Peygamberin doğum günü olmasıdır. Bu sebeple

Başvekil Rauf (Orbay) kürsüye gelmiş olarak bu mübarek günü hatırlattı ve o gece

ile ertesi günün bayram olması ve kürsüde bir yakarma okunmasını önerdi. Bu teklif alkışlarla kabul edildi. İşte 650 senelik bir saltanat gözlerimin önünde

böylece sona erdi.”28

23 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 24. Cilt, 129. Birleşim, s. 292.

24 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 24. Cilt, 129. Birleşim, s. 297.

25 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 24. Cilt, 129. Birleşim, s. 311-314.

26 Saltanatın kaldırılması yaygın kanının aksine kanunla değil, Büyük Millet Meclisi’nin 1 Kasım

1922’de kabul etmiş olduğu “Osmanlı İmparatorluğu münkariz olduğuna dair” 308 numaralı kararname ile

gerçekleşmiştir.

27 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 24. Cilt, 129. Birleşim, s. 315. 

Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in Kaybolması ve Öldürülmesi

Osmanlı Devleti adına Amerika’da vazife icra eden ve İkinci Grub’un önde gelenlerinden olan Trabzon mebusu, emekli deniz binbaşısı, Ali Şükrü Bey’in29 27

Mart 1923’de ansızın ortadan kaybolması ve iki gün süresince haber alınamaması üstüne, 29 Mart 1923’te Meclis’te bununla alakalı bir görüşme açılmıştır.

Ziya Hurşit’te yapmış olduğu konuşmada Ali Şükrü Bey’in bulunamaması sebebiyle İcra vekili Reisi (Hükümet Reisi) Hüseyin Rauf (Orbay)’ı suçlamış ve

meclis kürsüsünden birbirlerine sataşmışlardır. Ziya Hurşit konuşmasında:

“İcra Vekilleri Reisi Beyefendinin beyanatını kâğıt üstünde okuyacak

olursak görürüz ki pek büyük bir değeri vardır. Fakat herkes tarih okuduk. Birçok şeyler olur, birçok vukuat olur. Bütün Reis kârda bulunan hükümetlerden her zaman bu şekilde beylik laflar işitildiğini biliyoruz. Fransız Meclisi’nde bu şekilde söylendi. Kont Rostor katlolunduğu vakit Avusturya Reisi

Hükümeti bu şekilde söyledi, tabiî bu şekilde söylenir. Tabiî Hükümet Reisi’nden

burada bundan başka bir laf sudur edeceğine intizar edilmezdi. İnsan

ne kadar ahmak ve akılsız olmalıdır ki, bu tarz bir olay söylesin, tabiî o şekildeki

söyliyecekti. Hükümet Reisi Beyefendi söylenmesi lâzım gelen klişeyi burada söylediler.”30

diyerek özetle Trabzon da daha ilkin olup biten Yahya Kahya olayından

bahsetmiş ve onlarında faillerinin bulunamadığını şu laflarla anlatım etmiştir.

“Rauf Beyefendi o vakit da Hükümet Reisi idi. Katillerin bulunacağını vaat

etti, hala vaadini bekliyoruz ve bekleyeceğiz.”

Daha sonrasında laf alan Hüseyin Rauf (Orbay)’da Ziya Hurşit’e Trabzon’daki

vaka için: “Meclisi Âliniz kuvvei icraiyesine istinaden bir Heyeti Tahkikiye izam

etti” demesi üstüne Ziya Hurşit meclis sırasından “Salahiyetsiz bir Heyeti

Tahkikiye.” diye seslenmiş ve “Trabzon’da öğrendik ne kadar salâhiyeti bulunduğunu” demiş ve tartışmaları kısa bir müddet daha devam etmiştir.31

Ali Şükrü Bey’in ölü bedeni Çankaya’ya birkaç kilometre mesafede Mühye Köyü’nde tenha bir yere gömülü olarak bulunmuştur. Ceset yerinin olmasına define yerinde büyük sineklerin uçuşmalarının görülmesinin müessir olduğu

söylense de, Osman Ağa’nın adamı olan iki laz kardeşin, cesedin olduğu yeri

jandarmaya suç duyurusu etmiş olduğu daha gerçekçidir.32

Daha sonrasında meydana getirilen tahkikatta cinayeti işleyenin Topal Osman Ağa olduğu

anlaşılmış ve Topal Osman Ağa öldürülmüştür.33 Van Mebusu Haydar Bey’le

28 Mustafa Kemal Atatürk Ansiklopedisi, May Yayınları, Mart 1981, s. 279-280.

29 Teoman Alpaslan, Mustafa Kemal Paşa’nın Koruma Birliği Komutanı “Öncü Kuvvacı” Gazi Milis

Yarbay, Topal Osman Ağa, Kum Saati Yayınları, İstanbul 2007, s. 577.

30 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 28. Cilt, 13. Birleşim, s. 231.

31 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 28. Cilt, 13. Birleşim, s. 232.

32 Salih Bozok - Cemil S. Bozok, Hep Mustafa Kemal Atatürk’ün Yanında, Çağdaş Yayınları, İstanbul 1985, s. 118-119.

33 Süleyman Beyoğlu, Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu Osman Ağa, Bengi Yayınları, İstanbul

2009, s. 276; S. Bozok - Cemil S. Bozok, Hep Mustafa Kemal Atatürk’ün Yanında, s. 118.

arkadaşları meclise Topal Osman’ın ölü bedeninin meclis kapısı önünde teşhir

edilmesi için bir takrir vermişler ve bu öneri oy birliğiyle kabul edilmiştir.34

Ziya Hurşit’te Topal Osman’ın arkadaşlarından Muhafız Bölüğü Kumandanı Mustafa Kaptan’ın rütbesinin düşürülmesi ve hapishaneye nakledilmesine dair takrir vermiş ve bununla alakalı de tartışmalar yaşanmıştır. Ziya

Hurşit’in “zapta geçmesi kafidir” lafına rağmen Meclis Reisi bu meselenin

adli bir sorun bulunduğunu ve devletin öteki kurullarının karar vereceğini söylemiştir.35

Ali Şükrü Bey’in ölümünden sonrasında Ziya Hurşit meclisten üç ay süreyle izin

almıştır.36 Ali Şükrü Bey’in cenazesi al bayrağa sarılmış bir arabayla Ankara

Mebusu Hacı Mustafa Efendi’nin etmiş olduğu dualar eşliğinde ilkin otomobille Kastamonu’nun İnebolu ilçesine ordan da vapurla Trabzon’a gönderilmiştir. Cenazeye Ziya Hurşit, Abidin, Nebizade, Ahmet Hamdi Beylerde eşlik etmişlerdir. Ziya Hurşid, Ali Şükrü Bey’in cenazesiyle meclisten “arz-ı veda” ederken,

Hüseyin Avni Bey’de, Ziya Hurşit’e “hemşerilerime merhaba et!...” diye seslenerek

cenazeyi yolcu etmiştir. Ali Şükrü Bey’in mezarının üzerine kadınının verdiği

çiçek demetini Ziya Hurşit koymuştur.37

İzmir Suikastı

Mustafa Kemal 7 Mayıs 1926’da geniş bir yurt gezisine çıktı.38 Konya’ya

uğradıktan sonrasında 10 Mayıs’ta Mersin’e vardı. Mersin bölgesindeki ziyaretinden sonrasında Bursa’ya gelen Mustafa Kemal, 14 Haziran’a kadar burada

kalacaktı. Bu zaman arasında Mustafa Kemal Paşa’nın gezisi pek hoş geçmedi.

Reformların uygulanmasında, bilhassa şapka kanununda İstiklal Mahkemeleri’nin verdiği kararlar halkın tepkisini çekiyordu.39 Halkta aslına bakarsanız genel bir

huzursuzluk vardı. Reformlar ve ekonomik durumdaki bozukluk sebebiyle

birtakım protesto gösterileri yapılıyordu.40 Ayrıca, 5 Haziran’da imzalanan Ankara antlaşmasıyla Musul meselesi İngiltere’nin lehine çözülüyor41 ve Irak’a

bırakılıyordu.42 Lozan’da Musul meselesi görüşülürken mecliste en büyük

34 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 28. Cilt, 16. Birleşim, s. 308.

35 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 28. Cilt, 16. Birleşim, s. 310.

36 TBMM Tutanak Dergisi, Zabıt Cerideleri, 28. Cilt, 16. Birleşim, s. 310.

37 Kadir Mısıroğlu, Trabzon Meb’usu Şehid-i Muazzez Ali Şükrü Bey, Sebil Yayınları, İstanbul 1978,

s. 251, 255-256.

38 Funda Selçuk Şirin, İmpratorluk’tan Cumhuriyet’e Bir Aydın: Falih Rıfkı Atay, Tarihçi Kitabevi,

İstanbul 2014, s. 351.

39 Erik Jan Zürcher, Millî Mücadelede İttihatçılık, İletişim Yayınları, İstanbul 2011, s. 216; Kemal

Arı, “İzmir’deki Suikast Girişimi Sırasında Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir Gezisi ve

Onun Suikastı Nasıl Karşıladığına İlişkin Bir Anı”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Mustafa Kemal Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü Dergisi, Cilt: I, Sayı: 1, İzmir 1991, s. 248: M. Goloğlu, Devrimler ve Tepkiler,

s. 174-176.

40 Zürcher, a.g.e., s. 214.

41 Antlaşma sağlandıktan sonrasında Kazım Karabekir bu meselenin bu şekildeki çözümünden ötürü,

“teessürlerimizi sunmaktan başka meydana getirecek bir şey kalmamıştır” diyecekti. Mim Kemal Öke, Musul

Kürdistan Sorunu 1918-1926, İz Yayıncılık, İstanbul 2003, s. 343.

42 Ahmet Mumcu, Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılap Yayınevi, Ankara

2001, s. 162.

tepkiyi, Topal Osman tarafınca öldürülen Ali Şükrü Bey ile Mustafa Kemal’e suikast planının baş faili, “Kimse sözümüzü kesemez sonuna kadar

konuşacağız” diyen Ziya Hurşit göstermişti. Yükselen karşıcılık iktidar açısından bir korku arz ediyor ve birtakım öbek ve kişilerde oluşturduğu birikim,

her an patlama eğilimi arasında bulunuyordu.43

Mustafa Kemal Paşa, Bursa’dan sonrasında 15 Haziran’da Balıkesir üzerinden

İzmir’e gelmeyi planlanmıştı.44 Ancak yola çıkışını beklenmedik halde 1 gün

erteledi. Mustafa Kemal Paşa’nın bu sonucu herkesi şaşırtacaktı.

45

15 Haziran’da Giritli Şevki isminde bir şahıs İzmir Valiliği’ne ihbarda bulundu. İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşa;46 Mustafa Kemal Paşa’ya “15 Haziran’da

bir suikast girişimi bulunduğunu ve İzmir’e hareketlerinin ertelenmesi” gerektiğini

söyledi.47 Kazım Dirik’in Mustafa Kemal Paşa’ya çekmiş olduğu telgrafı bulamadık. Bu

sebeple 15 Haziran olarak verilen tarihin doğruluğundan güvenilir değiliz. Bu tarih

birtakım kaynaklarda 17 Haziran olarak verilmektedir.48 Fakat Giritli Şevki’nin Kazım Dirik’e verdiği suç duyurusu mektubunun zamanı, elimizde bulunan belgeye bakılırsa 15

Haziran’dır.49 Dolayısıyla 17 Haziran zamanı doğru değildir. Bu yada buna benzer

bir telgraf suç duyurusu mektubundan ilkin Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir gezisini ertelemeden50 çekildiyse; bu bizlere suikast planının daha öncesindenindede devlet erkanınca bilindiğini gösterecektir. Ama elimizde bu kanaati doğrulayacak bir belge yoktur.

Giritli Şevki’nin Kazım Dirik’e verdiği suç duyurusu mektubunun orijinali şöyleydi:

Gazi Paşa Hazretleri’ne

Bendeniz Yunan Harbi’nde Sarı Efe Edip Bey’in arkadaşı idim. Dün akşam haber gönderdi. Bir yere gittim. Orada tanıdığım Hilmi adında bir

zabit ile asla tanımadığım sonradan anladığım sabık Lazistan Mebusu Ziya

Bey adında birisi vardı ve size suikast edecekleri ve onlara muavenet

etmekliğimi öneri ettiler. Bendeniz derhal orada işlerini bitirmek şiddetle

fikrimden geçse de daha öncesindenindede halaskarımıza haber vermek daha iyi olacağını hissettim ve muavenet edeceğimi söyledim ve tüm plan ve dostlarını anladıktan sonrasında ayrıldık. Buranın zabıtasına güvenilir olmadığım

için direkt doğruya zat-ı alinize haber veriyorum. Planlarını anlatmak

için imla azca olduğu için buyruk buyuracağınız zata şifahi söylemeye hazır

olduğumu arz ile saygı eylerim.

Giritli Şevki

15 Haziran 192651

43 Arı, “İzmir’deki Suikast Girişimi Sırasında Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir Gezisi ve

Onun Suikastı Nasıl Karşıladığına İlişkin Bir Anı”, s. 251.

44 F. Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Ekicigil Yayınları, Cilt: 1, İstanbul 1955, s. 4-5; Hakan

Özoğlu, Cumhuriyetin Kuruluşunda İktidar Kavgası, 150’likler, Takriri Sükûn ve İzmir Suikastı, Kitap Yayınevi, İstanbul 2011, s. 170; Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, s. 216; Goloğlu, Devrimler ve Tepkiler, s. 210.

45 Bu yaşananlardan sonrasında suikast planı ortaya çıktı ve karışanların ifadesine başvuruldu. Bu

ifadelerin birçoğunda Cumhurbaşkanlığından gelen belgelerdeki detayları kullandık.

46 Yücel Özkaya 1991’de yazdığı makalede bu zamanı 14 Haziran olarak vermektedir. (Yücel Özkaya,

“İzmir Suikastı”, Mustafa Kemal Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 22, Cilt: VIII, Kasım 1991, s. 22). Doğrusu 15 Haziran olmalıdır.

47 F. Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 4; Cemal Avcı, “İzmir Suikastı”, http://atam/.

gov.tr/izmir-suikasti-2/, Mustafa Kemal Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 28.

48 Mahmut Goloğlu, Azmi Nihat Erman, Fahrettin Altay, İbrahim Aslan, Orhan Erinç, Şerafettin

Turan, Orhan Koloğlu, Mustafa Kemal’in 17 Haziran’da İzmir’de olacağını söylemektedir. Bu tarih

doğru bir tarih değildir. Goloğlu, Devrim ve Tepkiler, s. 210; Erman, İzmir Suikastının İç Yüzü, s.

14; Altay, 10 Yıl Savaş ve Sonrası: Görüp Geçirdikleri, İnsel Yayınevi, İstanbul 1970, s. 417-418;

İzzet Aslan, Mustafa Kemal Atatürk Silifke’de, Kamal Matbaası, Adana 1981, s. 88-104; Orhan Erinç, Mustafa Kemal Atatürk’ün

Emniyet Müdürü Ekrem Baydar, Destek Yayınları, İstanbul 2010, s. 155; Orhan Koloğlu, “İzmir Suikastında Son Hesaplaşma”, Popüler Tarih Dergisi, Haziran 2001, s. 42; Şerafettin Turan, Kendine

Özgü Bir Yaşam ve Kişilik, Bilgi Yayınevi, İstanbul 2004, s. 440.

49 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Vesika No: 1000, A-V-2, D 79-5, F 15.

50 Zürcher, Musatafa Kemal’in İzmir’e gelişinin bigün ertelemesinin sebebini suikasttan haberdar olabileceği ihtimali olabilir demektedir. Ali Fuat Paşa; “Giritli Şevki’yi suikastçılarla tanıştıran

ve ortadan kaybolarak suikastı suç duyurusu etmesine niçin olan Sarı Efe Edip daha ilkin hükümet ajanı olarak çalışmış ve yeniden bu durumundan şüphelenilebilirdi.” diyerek bu şekilde bir ihtimalden o da

bahsetmiştir. Hakan Özoğlu, Mustafa Kemal Paşa’nın ziyaretini bigün ertelemesinin sebebini

“beklenmedik bir halde” olarak yorumlamaktadır. Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, s. 216;

Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar, Cilt: 2, Temel Yayınları, İstanbul 2002, s. 212-214; H. Özoğlu,

Cumhuriyetin Kuruluşunda İktidar Kavgası, 150’likler, Takriri Sükûn ve İzmir Suikastı, s. 170

Giritli Şevki’nin verdiği mektup da ancak Ziya Hurşit’in adı vardı. Buna

karşın Giritli Şevki’nin verdiği bilgilerle diğeri suikastçılar de İzmir’de çeşitli

otellerde ele geçirildiler. Suikast planının sorumlusu olarak sabık Lazistan

Mebusu Ziya Hurşit idaresindeki Çopur Hilmi, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf

aynı gün yakalandı. Yine yakalananların verdiği ifadelerle Ankara ve İstanbul’da suikast planı ile alakası olanların yakalanmalarına başlanacaktı.52 Tutuklananların her biri İzmir Polis Müdüriyeti’nde ayrı bir odaya yerleştirildi.53

Suikast planı ilk başta Balıkesir’de bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya haber

verildi ve öteki kimselerden gizli saklı tutuldu. Başvekil İsmet Paşa, Dahiliye Vekili

Recep Bey, İstanbul Valisi Süleyman Sami Efendi ve Polis Müdürü Alim Bey

bu olaydan, kendilerine 16 Haziran’da çekilen telgrafla haberdar oldular.54

Giritli Şevki, yukarıda adı geçen kişilerin suikasttan sonrasında teknesiyle

Yunanistan’ın Sakız Adası’na kaçırılmasından sorumluydu. Ancak Mustafa

Kemal’in İzmir’e varışının beklenmedik halde bigün gecikmesi ve kendisini

Ziya Hurşit ve diğerleriyle tanıştıran Sarı Efe Edip’in ortadan kaybolması sebebiyle suikast planının anlaşılmış olduğu için korkarak Vali Kazım Dirik’e

bahsettiğimiz mektubu vermiştir.55 Ali Fuat Paşa bu durumu değişik yorumlamaktadır: “Giritli Şevki’yi suikastçılarla tanıştıran ve ortadan kaybolarak suikastı suç duyurusu etmesine niçin olan Sarı Efe Edip daha ilkin hükümet ajanı olarak

çalışmıştı ve yeniden bu durumundan şüphelenilebilirdi.” Buna karşın suikast

planından sonrasında idam edilmesinin sebebini ise “bu hizmet sırasında ya yanlış bir hareketine, veya başka bir sebebe bağlanabilir” diyerek yanıtlıyordu.56

51 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Vesika No: 1000, A-V-2, D 79-5, F 15.

52 F. Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 4.

53 Cavit Bey, İdama Beş Kala, Emre Yayınları, İstanbul 1993, s. 62.

54 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Vesika No: 1000, A-V-2, D 79-5, F 8-1.

55 Cemal Avcı, “İzmir Suikastı”, http://atam.gov.tr/izmir-suikasti-2/, Mustafa Kemal Atatürk Araştırma Merkezi

Dergisi, Sayı: 28; F. Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 16; Orhan Erinç, Mustafa Kemal Atatürk’ün

Emniyet Müdürü Ekrem Baydar, İstanbul 2010, s. 155.

56 A. Cebesoy, Siyasi Hatıralar, Cilt: 2, s. 212-214.

Eğer bu iddiası doğru ise Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir’e gelişini niçin bir

gün ertelediğini anlayabiliriz.

Gaffarzade Oteli’nde kalan Ziya Hurşit ihbardan sonrasında gece yarısı uyku

halindeyken gözaltına alındı. Herhangi bir mukavemette bulunmadan silahları ve bombaları kendi eliyle teslim ederken57 başka bir otelde de Laz İsmail,

Çopur Hilmi ve Gürcü Yusuf yakalanıyor ve ifadeleri alınmak suretiyle polis müdürlüğüne getiriliyordu.

Ziya Hurşit 16 Haziran’da verdiği ilk ifadede; “İzmir’e iş aramaya58 geldiğini, Giritli Şevki Bey’in evine gittiğini, Laz İsmail’i askerden tanıdığını, Karşıyaka Kulübü’nde Kilisli Rasih Bey ile İzmir Milli Eğitim Müdürü Saruhan

Mebusu Abidin Bey ile görüştüğünü söyledi. Kendisine yöneltilen suçlamaları

kabul etmeyip suikastı inkar etti.”59 Ziya Hurşit 16 Haziran’daki ifadesinde

suikastı inkar etmesine rağmen, Feridun Kandemir “İzmir Suikastı’nın İç Yüzü”

isimli eserinde bu ifadeden bahsetmeyip Ziya Hurşit için “odasında bulunan

tabanca ve bombaları iade etmiştir” demesi kaynakların doğruluğu noktasında

bir kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Bir başka hususta Ziya Hurşit’le Mustafa Kemal Paşa arasındaki görüşmededir. Şöyle ki; Feridun Kandemir hiç bir

kaynak göstermeden vakası şu şekildeki nakleder: 16 Haziran’da İzmir’e gelen Mustafa Kemal Paşa Ziya Hurşit’le görüşmek talep eder ve ona şu suali sorar: “Ziya

Hurşit! Seninle uzun vakit arkadaşlık ettik, bir amaç uğruna çalıştık. Nedir bu

suikast? Hem şebekenin ele başısı, ruhu imişsiniz o şekildeki mi?” Bu soruya Ziya

Hurşit; “Öyle doğrudur, suikast oluşturmaya geldim fakat fikirde kaldı.” diye yanıt vermiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın “Sizden bunu beklemezdim.” sözleri

üstüne Ziya Hurşit “Hayat beklenmedik şeylerle doludur Paşam. Ne yapayım

ki, karşınızda bu vaziyette, suçlu olarak bulunuyorum. Ne diyebilirim?” diye

yanıt vermiştir.60 Aynı görüşmeyi hatıratında özetleyen Kılıç Ali, Mustafa Kemal

Paşa’nın “Bu kadar ileri gitmenin nedeni neydi, nelerdir bu suikast” sorusuna,

Ziya Hurşit’in mukabil olarak hiç bir yanıt vermediğini yazmaktadır.61 Bu da

kaynaklardaki başka bir çelişkidir. Ayrıca 16 Haziran’da Ankara’da bulunan

Kılıç Ali’nin ve gazeteci Feridun Kandemir’in İzmir’de gerçekleşen bu görüşmeye şahitlik etmesi olası değildir. Kanaatimizce her iki yazar da başkalarından dinlediklerini nakletmektedir. Ziya Hurşit ile Mustafa Kemal Paşa

içinde gerçekleştiği iddia edilen bu konferans ile alakalı elimizde güvenli bir

belge bulunmamaktadır. 

16 Haziran’da alınan bu ifadeler, 17 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı Özel

Kalem Müdürü Hayati, Seryaver Binbaşı Nasuhi, Başkatip Tevfik Bey, İzmir

Valisi Kazım Paşa’nın imzasıyla Mustafa Kemal Paşa’ya gönderildi.62 Kande57 Andrew Mango, Mustafa Kemal Atatürk Modern Türkiye’nin Kurucusu, Remzi Yayınevi, İstanbul 1992, s. 515.

58 Aynı belgeyi Gazi Paşa’ya suikast isminde eserinde Uğur Mumcu “İzmir’e Vali aramaya geldim”

diye okumuştur. Doğrusu “iş aramaya geldim” olmalıdır. Uğur Mumcu, Gazi Paşaya Suikast,

Umag Vakfı Yayınları, İstanbul 1992, s. 5.

59 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Vesika No: 1063, A-V-2, D 79-5, F 25-4.

60 Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 19.

61 Kılıç Ali, a.g.e., s. 424.

62 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Vesika No: 1063, A-V-2, D 79-5, F 25-4.

mir’e bakılırsa 16 Haziran’da Mustafa Kemal Paşa Ziya Hurşit’le yukarıda yazdığımız görüşmeyi gerçekleştirdikten sonrasında 17 Haziran’da Mustafa Kemal Paşa’yla yeniden görüşüyor. Kandemir bu görüşmenin sabah bulunduğunu söylemekte.63

Elimizdeki belgeye bakılırsa bu müzakere saat 19.00’da gerçekleşiyor. Ziya Hurşit

burada, Mustafa Kemal Paşa’ya:

“Dün eski arkadaşlığımızdan bahsetmeniz beni müteessir etmiş olduğu için her

şeyi aleni söyleyeceğim. Ben teceddüd (yenilik) ve cumhuriyet aleyhtarı

değilim. Yalnız vatanperverliğin birtakım şahıslara istishar (uygun) ettirilmesine karşıyım. Ben yabana atılacak bir kimse değilim. Evet suikastı biz

doğrusu ben İzmit Mebusu Şükrü Bey Abdulkadir’le düzen ettik. Şükrü Bey’in

evinde toplandık. Laz İsmail ve Yusuf masumdurlar. İsteyerek yapmıyorlardı. Onlar bizlere cürm yapmayız, paralı iş var ise varız, tecrübe edelim diyorlardı.

Geçen kış filhakika (doğrudur) Ankara’ya gittim. Biraderim Faik Bey muamenet etti ve bizi İstanbul’a iade etti. Kazım Karabekir, Refet ve Rauf’la

aram iyi değildir. Hafız Mehmet, Çolak Selahattin, Canik Emin vesairenin

müdahili ve iştirakleri yoktur, korkarlar.”64

Mustafa Kemal Paşa Ziya Hurşit’le bu görüşmesini, Başvekil İsmet Paşa,

Dahiliye Vekili Recep Bey ve İstanbul Valisi Süleyman Sami’ye şu telgrafla

bildirmiştir:

“Ziya Hurşit’in bu gün benimle ikinci kez görüşmek istedi, kabul ettim. Suikastı İzmit Mebusu Şükrü ve esbak Ankara Valisi Abdulkadir beylerle beraber

düzen ettiklerini itiraf etti. Abdulkadir Bey’i tevkif ediniz. Mumaileyhimin (adımın) gizlenmesi muhakkaktır. Dikkatli önlem ve düzen alınmalıdır. Kendisiyle

alakadar olanların mevcudiyeti muhakkaktır. Bu suretde nazarı dikkatte bulundurulmalıdır.” diyecekti. Ama Ziya Hurşit’in adını verdiği Şükrü Bey idam

sehpasında bile bu iddiaları hiç kabul etmeyecekti.

İdama Giden Süreç

11 Temmuz 1926’da müddeiumumi (Savcı) Denizli Mebusu Necip Ali Küçüka talepnamesini okudu. Ziya Hurşit Dahil 12 ferdin idamını istedi.

Savcının talebini açıklamasından sonrasında 12 Temmuz’da sanıkların müdafaasına geçildi. Müdafaasını öncelikle icra eden Ziya Hurşit şunları söyledi:

“Ben, müdafaaname mahiyetinde bir şey yazmadım. Şifahen söyleyeceğim.

Müddei Umumi Bey, bir seneden beri suikast fikrini kafaya yerleştirmiş olduğumu iddia ediyor. Bunu inkar etmiyorum. Doğrudur. Fakat aynı müddei

Umumi Bey bir yandan da bu suikast düşkünlüğünü bir durağan düşünce haline

koymuş olduğumu söylüyor; işte benim müdafaam da bu noktadadır:

Ben Teşkilat-ı Esasiye kanununu tağyir yada tadile girişim etmedim.

Büyük Millet Meclisi’ni vazifelerini ifadan menetmek da hatırımdan geçmemiştir. Yalnız suikast yapacaktım. Muhakemem sırasında da bunun durağan

bulunduğunu gördünüz, şu şekilde Müddei Umumi Bey’in hakkımda tatbikini istediği madde beni ilgilendirmez. Bu madde bana uygulama edilemez. Çünkü

yeniden edeyim ben, ne icra vekili heyetini devirmeği, ne de teşkilatı esasiye

kanununun tadilini falan istemedim. Kimseyi silahlı isyana çayır etmedim. Bu sebeple beni sadece tevkif edildiğim vakit geçerli olan 46. maddeye bakılırsa cezalandırabilirsiniz. O da şudur: Suikast fikri gerçekleşmemişse

kanunun sarahati olmayan yerlerde katliam kabul edecek cürmü, bir seneden noksan olmamak suretiyle kalebentliğe tahvil olunur. Ben suikastı doğrusu

cürmü yaptıktan sonrasında hükümeti devirmek, meclisi vazifeden men etmek

isteseydim, memleketten bir tarafa ayrılmaz burada kalırdım. Halbuki siz

de anladınız ben Sakız’a kaçacaktım. Hülasa: Kanun açıktır. Kanunun

aleni olarak cezalandırdığı fiillerden başka hiç bir surette ceza verilemez.”65

63 Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 19.

64 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Vesika No: 1064, A-V-2, D 79-5, F 25-1.

Ziya Hurşit’ten sonrasında öteki sanıklar müdafaalarını yaptılar. 13 Temmuz

1926 Salı günü Ceza Kanunu’nun 55. maddesi gereği; “Türkiye Cumhuriyeti’nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu tamamen yahut kısmen bozmak ve değişiklik yapmak yada kaldırmak ve ismi geçen yasaya dayanılarak kurulmuş bulunan Büyük Millet Meclisi’ni düşürmek yahut kaldırmaya ve görevini yapmasına engel

olmaya zor kullanarak girişenler idam olunur” hükmü ile Ziya Hurşit idama

mahkum ediliyordu.66

İdamın Gerçekleştirilmesi

Diğer sanıkların idamı gerçekleştirildikten sonrasında son olarak Ziya Hurşit’in idamına geçildi.

Ziya Hurşit o esnada hücresinde uyumaktaydı. Uyandırıldığında karşısındakilere soğukkanlı bir halde gülümseyerek “Ne var” diye sordu. “Hakkınızdaki karar bildiri olunacak, sizi bekliyorlar.” Ziya Hurşit “Ya” çekerek giymeye başladı ve “Demek mahkemeye gideceğiz? Fakat mahkeme heyeti bu şekilde

erken saatte kararını tefhim etmek için niçin zahmet etmiş. Mamafi ortalıkta aydınlanmış.” İdam hükümlerinin sabaha karşı infaz edildiğini bilen Ziya

Hurşit kendisinden öncesindenindede 12 ferdin idam edildiğini bilmediğinden vaktin bu

kadar gecikmiş bulunduğunu anlamlandıramıyordu.

Dışarı çıkarken bileklerine kelepçeler geçirilince, şüphesi kalmadı. “Şimdi

anladım. Daha öncesindenindede de aklıma gelmedi değil. Fakat bir an için hakkaten mahkemeye sevk edileceğimi sanmıştım.” dedi. Müdüriyet odasında karar yüzüne

okundu. Karar bitince “İdama mahkum edilen daha kimler var?” diye sordu.

“12 şahıs bulunduğunu ve hepsinin infaz edilmiş olduğu yanıtını alınca”67; “Galiba bazıları

idamı hak etmiş değildi. Herhalde bir yanlışlık olmalı”68 dedi ve “En sonraya biz

mi kaldık, desene ki bu işte bile yaya kaldık… Hey gidi şans hey! Ölümde bile

geç kalıyoruz.”69 diyerek komiklik yapacaktı.

65 Azmi Nihat Erman, İzmir Suikastı ve İstiklal Mahkemeleri, Temel Yayınları, İstanbul 1971, s.

147-148; Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 104-105; İbrahim Uyar, İzmir Basınına

Göre Mustafa Kemal Atatürk’e İzmir Suikastı, Marmara Üniv. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yüksek Lisans

Tezi, İstanbul 2011, s. 154.

66 Cemal Avcı, İzmir Suikastı / Bir Suikastın Perde Arkası, IQ Yayınları, İstanbul 2007, s. 99; E.

Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s. 450; Gülten Savaşal Savran, 1926 İzmir Suikastı ve İstiklal Mahkemeleri, Dokuz Eylül Üniversitesi Mustafa Kemal Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek

Lisans Tezi, İstanbul 2013, s. 62.

67 Ali Yıldırım, Bir Cellatın Anıları, Darağacında Kan Sesleri, İtalik Yayınları, İstanbul 2004, s. 244.

68 Erman, İzmir Suikastının İç Yüzü, s. 162; Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 119.

ç kalıyoruz.”69 diyerek komiklik yapacaktı.

Sonra ayağa kalkmış, cebindeki iki yüz lirayı mapushane müdürüne vererek:

“Bunu Ağabeyim Faik’e verin. Kabrime şerefime layık bir kabir taşı diktirsin. Vasiyetim bu. Nuri Bey vasiyetimi yerine getirmezsen bak karışmam yarın diğer dünyada iki elim yakandadır. Sana da orada suikast yaparım, bununla birlikte elimden kurtulamazsın…” Biraz sonrasında beyaz gömleği giyerek; “Beyaz da bana oldukca yakışır…

Vatandaşımın karşısına bu şekilde pak bir giysiyle çıkmak oldukca iyi bir şey. Yalnız traş

olamadım.” dedi. Yolda giderken asılmış dostlarını görünce, hepsine bir isim

takıyor ve hepsini bir şeye benzetiyordu. İsmail Canbolat için “Lüks Lambası”

demişti. Tam suikast yapmayı kararlaştırdığı yerde, Kemeraltı Cami’nin köşesindeki can vereceği sehpaya geldiğinde; “Ne de harika şey! İyi bir salıncağa

benziyor. Hem oraya asılınca öteki insanlardan da daha yüksek olacağım değil

mi” dedi.70 “En son gelir bezmi ekabir derler ya… Ben de sonuncu asılan mıyım?”

Cevap alamayınca, sesini yükselterek: “Ben aslına bakarsanız başka bir şey beklemiyordum. Sizin elinizden sadece bu gelir. Ama bu da bir zevk. Hürriyetsiz bir

memlekette yaşamaktansa, namusuyla ölmek daha hayırlıdır. Zahmet buyurmayın, ben işimi kendim görürüm…” der ve sehpaya bakarak: “Ne harika

şey! Salıncağa da benziyor. Yüksekliğine de diyecek yok, yerde kalan insanlara yüksekten bakacağım… İstediğim de buydu” derken etrafındaki insanlardan birine gözünü dikerek: “Kılıç Ali mi o? Nerede bakayım? deyince, celladın

anlattığına bakılırsa Kılıç Ali de görünmemek için çömelivermişti.71

Ziya Hurşit hemen sonra cellata dönerek: “Beni kim asacak”, cellat Ali yanıt

verdi; “Ben asacağım efendim”, “İpi iyi hazırladın mı, sakın ben asılırken düğüm filan olmasın?”, “Hayır merak etmeyiniz, bir şey olmaz.”, “Teşekkür ederim. Sen işinin ehli bir erkeğe benziyorsun. Öyle kimseleri takdir ederim. İp

sağlam değil mi? Kopmaz ya…”, “Kopmaz efendim, sizden daha ağır arkadaşlarınızı da çeken aynı iptir, merak buyurmayınız.”, “Oh oh oldukca güzel, oldukca güzel.

Fakat şu ipin sağlamlığını bir kez da kendim test etmek isterim.”72

İşini bir an öncesindenindede bitirmek isteyen cellat Ali telaşla: “Aman beyim vakit

geçiyor acele ol...” deyişine gülen Ziya Hurşit: “Canım ne çabuk ediyorsunuz?

Ne telaş ediyorsunuz? Ölecek olan ben değil miyim? Tabii huzurlu huzurlu ölmek

isterim” dedi. Sonra cellata; “Göreyim seni vazifeni hakkıyla yap bizlere eziyet

çektirme! Beş dakika sonrasında diğer tarafta, soyuna sopuna kavuşacağım. Mektubun falan var ise ver de götüreyim... Haydi Allaha ısmarladık” demiş ve Polis

müdürü Azmi Bey’in: “Uğurlar olsun!...”73 cevabına gülümseyerek 25 yaşlarında

iken can vermiştir.74

69 Yıldırım, a.g.e., s. 244.

70 Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 118-119; Erman, İzmir Suikastının İç Yüzü, s.

162; Yıldırım, a.g.e., s. 244.

71 Erman, a.g.e., s. 165; Kandemir, a.g.e., s. 119.

72 Yıldırım, a.g.e., s. 245.

73 Kandemir, a.g.e., s. 119; Yıldırım, a.g.e., s. 245; Erman, a.g.e., s. 166.

74 Ziya Hurşit 13.07.1926 tarihinde idam edilmiştir. Mernis’ten çıkarılan vukuatlı nüfus kayıt

örneğinde 16.09.1926 tarihinde vefat etmiş olduğu yazmaktadır. Bu tarih doğru değildir.

Sabaha doğru tüm mahkumların asılması tamamlanmıştı. Asılanların

göğüslerine birbirlerine benzeyen iri harflerle yazılmış idam hükümleri iliştirilmişti. Ziya Hurşit’in üstüne yapıştırılan yafta da şunlar yazıyordu:

“Türk, vatan ve namusunu kurtaran Aziz Reisicumhur Hazretleri’ne suikast icra (gerçekleştirerek) ve heyeti Vekiliyeyi iskat ve taklibi hükümet

edeceği (düşürerek farklı hükümet kuracakları) aniden derdest edilip bilmuhakeme (yakalanıp mahkeme edildikten sonrasında), cürmiyeti durağan

olan ve Kanun-u Ceza’nın 53. maddesi delaletiyle 57. maddesinin fıkra-i

mahsusuna tevfikan (uyularak) salben idamına karar verilen Rize Mebusu Ziya Hurşit…”75

Diğer sanıklarla beraber asılanlar, saat 10.00’a kadar sephalarda bırakılarak oraya gelen insanlara teşhir edilmişler, saat 10.00’dan sonrasında arabalara

yüklenen cesetler, ilkin karantinadaki merkez hastanesine götürülüp üzerlerindeki eşya alınmış76 ve oradan Kadifekale civarındaki Kokluca Mezarlığı’na

sevk edilerek gömülmüşlerdir.77

Ziya Hurşit’in en büyük ağabeyi Ahmet Faik Hurşit Günday, Giritli Şevki’nin

ihbarından sonrasında göz dibine alınmasına karşın mahkeme safhasından sonrasında

özgür bırakılmış ve herhangi bir ceza almamıştır. 1967 senesinde da vefat etmiştir.

Ziya Hurşit’in ailesi günümüzde de devlet kademelerinde mühim görevler

almıştır. Ziya Hurşit’in öteki abisi, Fazıl Hurşit Günday’dır. Fazıl Hurşit Günday’ın oğlu Sebahattin Günday ise 1965-1973 tarihleri içinde Eskişehir

Belediye Başkanlığı yapmış ve 1973’te ölmüştür. Fazıl Hurşit Bey’in öteki oğlu

Orhan Günday halen hayattadır. Öğrenciliği sırasında Paris ataşeliğinde çalışan Orhan Günday, Üsküdar ve Beşiktaş Belediye Başkanlıkları da yapmıştır.

Ailenin günümüzde malum ve tanınan isimlerinden birisi de meşhur roman

yazarı ve senarist Hakan Günday’dır.

Sonuç

Bu emek harcama ile alınan sonuçlar şöyledir:

- Ziya Hurşit’in yaşı ile alakalı olan tartışmalar giderilmiş, o devrin tanıkları ve gazete haberleriyle, mebus seçilmesi için yaşlarının 10 yaş büyütülmüş olduğu tespit edilmiştir.

- İzmir suikastı ile alakalı kafalarda oluşmuş olan komplo iddiaları giderilmiştir. Suikastın reel olduğu, suikasta girişim edilmiş olduğu, sadece planın tam

uygulanmadan, Giritli Şevki’nin suç duyurusu üstüne Ziya Hurşit’in otel odasında

yakalanmasıyla son bulması zamanı belgeler ışığında açığa kavuşturulmuştur.

- İzmir suikastının birinci aşama zanlısı Ziya Hurşit’in bu suikastı gerçekleştirmek için bazı sebepler ortaya koyduğu görülmüştür. Bunlar şahsi

75 Yıldırım, a.g.e., s. 246.

76 Kandemir, İzmir Suikastının İç Yüzü, Cilt: 1, s. 115-124; Erman, İzmir Suikastı ve İstiklal Mahkemeleri, s. 157-167; Sümer Kılıç, İstiklal Mahkemeleri Adil miydi? İzmir Suikastı İddianame ve

Kazım Karabekir’in Savunması, Emre Yayınları, İstanbul 1994, s. 77-80; Cemil Tokpınar, İzmir

Suikastının İç Yüzü, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 1994, s. 120-131.

77 Cemal Avcı, İzmir Suikastı, Bir Suikastın Perde Arkası, IQ Yayınları, İstanbul 2007, s. 128.

meseleler, siyasetin haricinde kalmak ve muhalefetin susturulması olarak sıralanabilir.

- Kaynaklarda Giritli Şevki’nin suikastı suç duyurusu eden İzmir Valiliği’ne verdiği

mektubun zamanı ile alakalı mevcud karmaşık giderilerek bu mektubun 15 Haziran da verdiği kesinleştirilmiştir.

- Yine literatürde Ziya Hurşit’in tutuklanmasıyla birlikte suçunu itiraf ettiğine dair iddiaların hakikatı yansıtmadığı aksine ilk ifadesinde suikast teşebbüsünü reddettiği, daha sonraki ifadesinde suçunu kabul etmiş olduğu ortaya konmuştur.

Kaynaklar

1- Arşiv Kaynakları

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Cumhurbaşkanlığı Arşivi, TBMM Meclis Zabıtları.

2- Kitap ve Makaleler

ALPASLAN, Teoman: Mustafa Kemal Paşa’nın Koruma Birliği Komutanı “Öncü

Kuvvacı” Gazi Milis Yarbay, Topal Osman Ağa, Kum Saati Yayınları, İstanbul 2007.

ALTAY, Fahrettin: 10 Yıl Savaş ve Sonrası: Görüp Geçirdiklerim, İnsel Yayınevi,

İstanbul 1970.

ARI, Kemal: “İzmir’deki Suikast Girişimi Sırasında Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir Gezisi ve Onun Suikasti Nasıl Karşıladığına İlişkin Bir Anı”,

Dokuz Eylül Üniversitesi, Mustafa Kemal Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü Dergisi, Cilt: 1,

Sayı: 1, İzmir 1991.

ASLAN, İzzet: Mustafa Kemal Atatürk Silifke’de, Kamal Matbaası, Adana 1981.

Mustafa Kemal Atatürk Ansiklopedisi, May Yayınları, Mart 1981.

AVCI, Cemal: İzmir Suikasti, Bir Suikastın Perde Arkası, IQ Yayınları, İstanbul

2007.

__: “İzmir Suikasti”, Mustafa Kemal Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 28,

http://atam.gov.tr/izmir-suikasti-2/

AYBARS, Ergün: İstiklal Mahkemeleri, 1. Baskı, Bilgi Yayınevi, Ankara 1975.

BEYOĞLU, Süleyman: İki Devir Bir İnsan Ahmet Faik Günday ve Hatıraları,

Bengi Yayınları, İstanbul 2011.

__: Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu Osman Ağa, Bengi Yayınları, İstanbul 2009.

__: “Bir Bürokrat ve Milletvekilinin Portresi: Ahmet Faik Hurşit

Günday”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, Sayı: 7, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2004.

BOZOK, Salih - BOZOK, Cemil S.: Hep Mustafa Kemal Atatürk’ün Yanında, Çağdaş Yayınları,

İstanbul 1985.

CAVIT BEY: İdama Beş Kala, Emre Yayınları, İstanbul 1993.

CEBESOY, Ali Fuat: Siyasi Hatıralar, Temel Yayınları, İstanbul 2002.

ÇALIŞLAR, İpek: Latife Hanım, Doğan Kitap, İstanbul 2006.

ÇOKER, Fahri: Türk Parlamento Tarihi, Cilt: III, Türkiye Büyük Millet Meclisi

Vakfı Yayınları, No: 6, Ankara 1994.

__: Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü, 23 Nisan 1920 - 20 Ekim

1991, Ankara 1994.

_: Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü, 1920-2010, Cilt: 1, Ankara

2010.

ERİNÇ, Orhan: Mustafa Kemal Atatürk’ün Emniyet Müdürü: Ekrem Baydar, Destek Yayınları, 2010

ERMAN, Azmi Nihat: İzmir Suikastı ve İstiklal Mahkemeleri, Temel Yayınları,

İstanbul 1971.

ESEN, Mekki Said: “Mustafa Kemal Atatürk’ü Öldürmek İstemişlerdi”, Milliyet Gazetesi, 24

Şubat 1964.

GOLOĞLU, Mahmut: Devrimler ve Tepkileri, İşbankası Yayınları, İstanbul 2006.

GÜNDAY, Hakan: Ziyan, Doğan Kitap, İstanbul 2011.

İZ, Mahir: Yılların İzi, Kitabevi Yayınları, İstanbul 1990.

KANDEMIR, Feridun: İzmir Suikastinin İçyüzü, Cilt: 1, Ekicigil Yayınları, İstanbul 1955.

_: İzmir Suikastinin İçyüzü, Cilt: 2, Ekicigil Yayınları, İstanbul

1955.

KILIÇ ALI: Mustafa Kemal Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, Derleyen: Turgut Hulusi, İş

Bankası Yayınları, İstanbul 2012.

KILIÇ, S.: İstiklal Mahkemeleri Adil miydi? İzmir Suikastı İddianame ve Kazım

Karabekir’in Savunması, Emre Yayınları, İstanbul 1994.

KOLOĞLU, Orhan: “İzmir Suikastında Son Hesaplaşma”, Popüler Tarih Dergisi,

Haziran 2001.

LERMIOĞLU, Ömer Faruk: Kadirbeyoğlu Zeki Bey’in Hatıraları, Sebil Yayınevi,

İstanbul 2007.

MANGO, Andrew: Mustafa Kemal Atatürk Modern Türkiye’nin Kurucusu, Remzi Yayınevi, İstanbul 1992.

MISIRLIOĞLU, Kadir: Trabzon Mebus’u Şehid-i Muazzez Ali Şükrü Bey, Sibel

Yayınları, İstanbul 1978.

MUMCU, Ahmet: Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılap

Yayınevi, Ankara 2001.

MUMCU, Uğur: Gazi Paşaya Suikast, Umag Vakfı Yayınları, İstanbul 1992.

ÖKE, Mim Kemal: Musul Kürdistan Sorunu 1918-1926, İz Yayıncılık, İstanbul

2003.

ÖZKAYA, Yücel: “İzmir Suikastı”, Mustafa Kemal Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 22,

Cilt: VIII, Kasım 1991.

ÖZOĞLU, Hakan: Cumhuriyetin Kuruluşunda Iktidar Kavgası, 150’likler, Takriri Sukun ve İzmir Suikastı, Kitap Yayınevi, İstanbul 2011.

SAVRAN, Gülten Savaşal: 1926 İzmir Suikastı ve İstiklal Mahkemeleri, Dokuz

Eylül Üniversitesi Mustafa Kemal Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek

Lisans Tezi, İstanbul 2013.

ŞIRIN, Funda Selçuk: İmpratorluk’tan Cumhuriyet’e Bir Aydın: Falih Rıfkı Atay,

Tarihçi Kitabevi, İstanbul 2014.

TOKPINAR, C.: İzmir Suikastının İç Yüzü, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 1994.

TURAN, Şerafettin: Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik, Bilgi Yayınevi, İstanbul

2004.

UYAR, İbrahim: İzmir Basınına Göre İzmir Suikasti, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011.

YILDIRIM, Ali: Bir Cellatın Anıları, Darağacında Kan Sesleri, İtalik Yayınları,

İstanbul 2004.

ZÜRCHER, Eric Jan: Milli Mücadelede İttihatçılık, İletişim Yayınları, İstanbul

2011.

3- İnternet Adresleri

http://atam.gov.tr/izmir-suikasti-2/

http://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/MAZBATALAR/TBMM/

d01/SM_306_1_1.pdf



Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Sponsor