M.Kemal'in Çanakkale Savaşı'ndaki rolü konusunda farklı yaklaşımlar • En uçta, hiçbir komutanın rolü olduğunu kabul etmeyenler "bulunuyor. D Bunların en kıdemlisi, işbirlikçi ve Milli Mücadele düşmanı, gazeteci Ali Kemal: "...Çanakkale müdafaasının en birinci kahramanı, ne Liman Paşa, ne bilmem ne paşa idî... Ateşe bile atılmaktan korkmayan Türk askeri idi." (Aktaran Ş.Kutlu, Ali Kemal, s.74, HTM, sayı 12/Ocak 1971) D İ.Hami Danişment: "Türk tarihinin en muhteşem destanlarından olan Çanakkale menkıbesinin bütün şan ve şerefi, Mehmetçik denilen eşsiz Türk neferine aittir. İstanbul'u kurtaran, onun cehennemle boğuşup muzaffer çıkan imanı ile milli kudretidir... Çanakkale yalnız Mehmetçiğin şaheseridir." (Osm. T. Kronolojisi, 4.C., s.429 vd.) D K.Mısıroğlu: "Çanakkale muharebeleri Mehmetçik için büyük bir şeref olduğu halde, orada kumandanlık etmiş subaylar için hiç de yüz ağartıcı değildir. Bunun uzun ve teferruatlı sebepleri üzerinde durmuyoruz. Yalnız şu kadarını söyleyelim ki, Çanakkale sırtlarına dört yüz bin (Sayı daha da arttı!) vatan evladını gömen bir subay kadrosunun muvaffakiyetinden elbette bahsedilemez. Muharebede zayiatın (kayıpların) bir numaralı etkeni, muhakkak ki kötü sevk ve idaredir. Buna göre, oradaki kumandanlardan herhangi birisine 'kahramanlık' veya 'kurtarıcılık' sıfatları elbetteki izafe edilemez. Edilirse, mutlak yalan ve sahtekârlıktan başka bir şey olmaz. Bu kumandan M.Kemal Paşa olsa bile!" (Lozan, 1.C., s.156) a Y.Küçük: "Gelibolu, tehraman komutanı imkânsız bîr mücadele alanıdır. Gelibolu'da ancak inatçı kütleler savaşabiliyor; her iki tarafta da kütlelerin inatçılığı ve kahramanlığı söz konusu olabiliyor... Gelibolu, topografyası gereği (!) kahramanı olmayan bir direniştir... Kahramanlar, sadece iki taraftan savaşa katılan sıradan askerlerdir." (T.Ü. Tezler 5, s.67, 255) Ve sözünü şöyle bağlıyor: "Gelibolu savaşını bir yarbayına/yan ı M.Kemal'in] hanesine yazmak, tarihin tam bir falsifikasyonu (çarpıtılması) ve aklın tümden bozulması demek oluyor, (s.83) M.Kemal, [1919 tarihli hayat hikâyesinde]56 Gelibolu'da 56) Y.Küçük'ün, bu hayat hikâyesini, Milliyet gazetesine ek olarak yayımlanan İstiklal Savaşı Ga-zetesi'nde (1969-70) gördüğünü yazıyor. Oysa tam ve doğru metni, Nutuk'un 3. cildinde var: 144 no.lu belge. Demek ki Y.Küçük ilk kez 1927'de eski yazıyla, 1934'te yeni yazıyla basılan, o günden bu yana da defalarca basılmış olan Nutuk'u bile okuyup incelememiş. Ama M.Kemal ve Kurtuluş Savaşı hakkında, ciddi bir inceleme yapmışcasına fikir yürütüyor!1 ->• 103 görev yaptığını belirtiyor ve hiçbir kahramanlık iddiasında bulunmuyor."57 (s.35) Bu yazarlara kalırsa Çanakkale Savaşını, kahraman erlerimiz kendi başlarına kazanmışlar. Onları eğitip yetiştiren, önlerine düşüp taarruza kaldıran subayların da, bütün yönetim ve komuta kadrosunun da hiçbir etkisi, katkısı, yararı olmamış; hepsi başarısız, biri bile kahraman değil. Anlaşılan sekiz buçuk ay süren Çanakkale Savaşı, meydan kavgası gibi bir şey. Tümden sağduyuya aykırı bu ucuz iddiaların tek sebebi var: Aman M.Kemal'e zaferden bir pay düşmesin! Bu hırsla, iki bin şehit ve yaralı vermiş olan subayların ve komutanların hakkını yemekten bile çekinmiyorlar. • Bir kısım yazarlara göre ise, Çanakkale'de M.Kemal'in rolü vardır ama önemli değildir, sonradan abartılmış, asıl kahramanlar unutturulmuştur: D Gayr-i Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi: "Çanakkale zaferinin gerçek kahramanları, Cevat ve Sefahattin Adil Paşalar unutturuldu. (1.C., s.55) M.Kemal'in tümeni yedeğin yedeği idi. (s.85} Padişah adına ordular Enver Paşanın emrinde savaştı. Ancak nedense zaferin ganimeti, ondan başkasına verildi, (s.101) M.Kemal kara harplerinde geri planda vazife yaptı. (s.121) Devletin kitaplarının yanında, TRTnin de aynı yanlışı tekrarlaması, Yarbay M.Kemal Beyin 'Çanakkale Kahramanı' zannedilmesine sebep olmuştur... M.Kemal Paşa, Çanakkale'de göğsünü düşmana siper etmiş 1887 subaydan sadece birisidir... İstiklal Harbinde bile vatanı kurtardığı söylenemez." (1.C., s.133; 3.C., s.115-116) D Abdurrahman Dilipak: "Fevzi Çakmakla (!) Liman von Sanders arasında çıkan bir ihtilaf yüzünden M.Kemal, harekât subayı (!) olarak savaşa katılır." (CG Yol, s.21. Yazar iki bilgi veriyor, ikisi de yanlış. Doğrular aşağıda.) a Yeni Nesil: "Kara savaşlarında M.Kemal ve onun rütbesindeki subaylara sıra gelinceye kadar, Alman General Liman von Sanders, Esat ve Vehip Paşa gibi askeri simalar önde gelir." (Yeni Nesil, 21 Mart 1988 günlü Tahlil adlı imzasız köşe yazısından aktaran GRYT Ans., 1.C., s.65) M.Kemal, söz konusu hayat hikâyesini, gazeteci Velit Ebüzziya Beyin sorduğu 21 sorudan birinin cevabı olarak, yaveri Cevat Abbas'a dikte ettirmiştir. Bu kısa hayat hikâyesinde, sadece o güne kadar bulunduğu görevleri sıralamaktadır. Hizmetlerinin değerlendirilmesini ise geleceğin gerçeğe saygılı tarihçilerine bıraktığı anlaşılıyor. 57) M.Kemal hiçbir zaman 'kahramanlık iddiasında' bulunmuş, kendini övmüş değildir ki. Daima başkalarını yüceltmıştir. Bunun en iyi örneği, 30.8.1924'te Dumlupınar'da yaptığı konuşmadır; zaferin bütün şerefini, arkadaşlarına ve ordunun subay ve erlerine paylaştırmıştır. Kendini, dolaylı olarak bile övdüğü bir tek konuşması yoktur! 104 a Bünyamin Ateş: "M.Kemal'in rütbesi yarbaydı. Onun üzerinde albaylar, paşalar vardı. Padişah adına Başkumandan Vekili de Enver Paşaydı. Onun ve diğer paşaların tedbir, plan, sevk ve idaresi, 250 bin şehidin (!) kanı ile Çanakkale destanı yazılmıştır. Bu gerçeklere, hatta M.Kemal'in sarih ifadesine rağmen koskoca destanın sevabını, götürüp M.Kemal'e boca etmek insafa, mantığa ve akla sığar mı?" (20 Mart 1988 günlü Yeni Nesil gazetesinden aktaran GRYT. Ans.1.C.,s.62) n Çetin Altan: "Çanakkale şayet zaferse, bunun başarısı, anma günlerinde adını bile anmadığımız Çanakkale Cephesi Komutanı Alman Generali Liman von San-ders'e ait olmak gerekir. Çünkü harekâtın tüm planlarını o hazırlamıştır ve zaferler de, yenilgiler de komutanların adıyla kaydedilir tarihe. Haydi Li-man'ı geçelim, Esat, Vehip, Cevat Paşalar var komutan olarak. Çanakkale'yi tümüyle M.Kemal'e mal etmek olacak iş mi yani? M.Kemal'in de uzunca bir süre, pek böyle bir iddiası yoktur aslında. Resmi tarih yazımı, sonradan kendine göre biçimlendirmiştir Çanakkale Savaşlarını." (Aktüel, SS.sayı, 12-18 Mart 1992) D Ahmet Altan: "M.Kemal, Çanakkale'de, yarbay rütbesi ile ve komuta kedemesinde 17. sırada (?) olmasına rağmen, resmi tarih onu gerçek kahraman göstermiştir.'^ o Yalçın Küçük: "M.Kemal Paşanın [ÇanakkaleJ kahramanlığı da, Kurtuluş Savaşını yönetmesi ve liderliğini perçinlemesinden sonra yaratılıyor... Çanakkale direnişinde M.Kemal'in rolü, daha sonraki zamanlarda, çok fazla abartılıyor... Kemal Bey daha çok kuzeyde, bir ihtiyat tümeninin başında bulunuyor. Aylar süren Gelibolu direnişini, Anafartalar'daki anlık bir çıkıya (?) bağlamak, ancak aptal tarihçilerin işi olabilir." (T.Ü. Tezler 5, s.102, 248, 255) n Mete Tuncay.- ^^ "Tamam, Çanakkale'de M.Kemal'in kısmî başarısı vardır ama zafer M.Kemal'e ait değildir. Ordu Osmanlı ordusu, ne var ki zafer Almanla58) A.Altan bu sözleri, Prof.Dr.Ergün Aybars'ın da katıldığı ve kendisinin yönettiği, Dinamit adlı Tv. programında söylemiş ve katılanların düşüncelerini sormuş. Mete Tuncay, Murat Belge ve Asaf Akat, "17. sıradaki (?) birisinin, cephenin gerçek kahramanı olamayacağını" ileri sürmüşler, insanlarımızı bilmedikleri konuda konuşmaya ve ahkam kesmeye zorlayan özel ve gizli bir yasa mı var? Ergün Aybars, Churchill'in anılarında, 'siyasi yaşamını yirmi yıl ileri atan ve Savaş Bakanı Lord Kitchener'inkini yıkan kişinin, M.Kemal olduğunu' yazdığını ve R.Eşref'in 1918'de, daha Dünya Savaşı bitmeden, 'Anafartalar Kahramanı M.Kemal ile Mülakat' yaptığını söylemiş. Ama program, 12 dakikalık bu bölüm makaslanarak yayımlanmış! (Prof.Dr.E.Aybars, Milliyet, 29 Ekim 1996,18.sayfa) 105 rm. Çünkü savaşta zaferleri komutana izafe etmek bir gelenektir." (Aktüel, 36. sayı, 12-18 Mart 1992) Önce elma ile portakalı birbirinden ayıralım. Çanakkale'de iki ayrı muharebe var. İlki 18 Mart deniz muharebesi, ikincisi 25 Nisanda başlayan ve Ocak 1916'da biten kara muharebeleri. 'Çanakkale Zaferi' deyimi ikisini birden kapsıyor. Bu ikiz zaferin ortak bir kahramanı yoktur. En üstte bulundukları için zaferi Sultan Reşat'la Enver Paşaya yakıştıranlar da var ama zaferi, Sultan Reşat'ın hesabına yazmak gülünç olur. Enver Paşa da söz konusu olamaz. Çünkü geçerli kurala göre zafer, savaşı planlayan ve birlikleri doğrudan yöneten komutanına yazılın Nitekim Kut-ül amare zaferi, Başkomutan Vekili Enver Paşaya değil, ö.Ordu Komutanı Halil Paşanın adına yazılmıştır. • 18 Mart deniz savaşının önde gelen kahramanları, Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Bey (ilerde paşa, Çobanlı)59 ile savaşı saat 14.00'e kadar yöneten Müstahkem Mevki Kurmay Başkanı Yarbay Selahattin Adil Bey,60 son mayınları döken Nusret mayın gemisinin kaptanı Yüzbaşı Hakkı Bey ile Müstahkem Mevki Mayın Komutanı Yüzbaşı Nazmi (Akpınar) Beydir.61 Bunlara Üsteğmen Hasan, Teğmen Mevsuf, Seyid Onbaşı vb. kahramanları da eklernej^-haktanırlık gereğidir. Birçokları gibi onun da rütbesi, daha önce bir derece aşağı indirilmiş olduğu için Cevat Çobanlı, 18 Mart 1915 günü paşa değil, albaydır. (F.Altay, s.83) Cevat Bey, sabah erkenden Çanakkale kasabası civarında bulunan karargâhından, Gelibolu kıyısına geçmiş ve saat 14.00'e doğru dönmüştür. S.Adil anılarında şöyle yazıyor: "[Savaş sona erince] hepimiz bu büyük günün zaferinden dolayı kumandanımızı usule göre tebrik ettik." (Hayat Mücadeleleri, s.222-228) Y.Küçûk, S.Adil'i, 40. sayfada "Çanakkale'de topçu komutanı" diye tanıtmış, 68. sayfada "Boğaz'ı savunan komutanlardan" olduğunu yazmış, nihayet doğruyu keşfedip 71. sayfada 'Müstahkem Mevki Kurmay Başkanı" olduğunu açıklamış. Churchill diyor ki: "1915 yılında bütün Avrupa'da, milyonlarca insanın hayatına mal olan büyük taarruzlar yapılmıştı. Fakat bunlardan hiçbiri, Nusret'in döktüğü mayınlar kadar harbin devamına ve düşmanın istikbaline müessir olacak bir başarı gösterememiştir." (Hayat Tarih, s.59, sayı 2, Mart 1972) Bu başarıya Almanlar ortak olmaya kalkışmışlardır. Liman Paşa, "Türkiye'de mayın uzmanı olarak çalışan Üsteğmen Gehl'in Erenköy körfezine, 18 Marttan az önce yerleştirdiği mayınların da bu zaferde rolü olsa gerektir" diye yazıyor. (Türkiye'de Beş Sene, s.75) Ama bir sonraki dipnotta sözü edilecek olan eserde, Dr.Mühlmann ise, Üsteğmen Gehl'in, '18 Marttan az önce yerleştirilmiş mayınlarla' ilgisi olmadığını, 'Boğaz ortasındaki mayın hatlarının düzenlenmesinde çalıştığını, Nusret gemisinin bahriye mühendisi Reyder'in komutası altında olduğunu' yazıyor. Dr.ismet Görgülü, Nusret gemisinin günlüğünde, süvari olarak Yüzbaşı Reyder'in değil, Yüzbaşı Hakkı'nın adının yazılı olduğunu açıklıyor ve diyor ki: "Bir bahriye mühendisinin bir gemiye komutan olması çok uzak bir ihtimaldir. Ayrıca bu isim diğer kaynaklarda hiç yer almadığı gibi Almanlar tarafından hazırlanan,1756'dan 1939'a kadar Türkiye'de vazife alan Alman subayları açıklayan Duetsche Offiziere in der Türkei isimli kitapta da bu isim ve hatta benzeri dahi yer almamaktadır." (Çanakkale Zaferi Üzerine Alman iddiaları, s. 118, AAMD, sayı 28/ Mart 1994) Müstahkem Mevki Kurmay Başkanı Yb.S.Adil de, kaptanın Yüzbaşı Hakkı, mayınları hazırlayıp atanların da Yüzbaşı Hafız Nazmi ve arkadaşları olduğunu, ancak bu son mayınları dökme teklifinin, "sevimli, uysal bir ihtiyar olan" Alman Amiral Marten Paşadan geldiğini açıklamaktadır. (Hayat Mücadeleleri, ş.221) Almanların olayla ilgisi, bu kadar. 25 Nisan 1915 - 9 Ocak 1916 arasındaki kara muharebeleri sırasında ordu Komutanı olan Liman Paşanın durumunu tartışmadan önce, hemen bir konuyu netleştirmek gerekiyor. D Mete Tuncay, "Ordu, Osmanlı ordusu; ne var ki zafer Almanların. Çünkü savaşta zaferleri komutana izafe etmek bir gelenektir" diyor ve Liman Paşa Alman diye, Çanakkale zaferini Almanlara armağan ediyor. Mete Tuncay gibi bir eleştirel tarihçinin bu yaklaşımına hayret ettim. Bir zaferi, komutanın milletine mal etmek de mi gelenek ? Ne zamandan beri? Liman Paşa, Suriye yenilgisi sırasında da Yıldırım Orduları Grubunun Komutanıydı; Suriye yenilgisini de Alman yenilgisi olarak mı kabul edip değerlendireceğiz? Yoksa zaferi, komutanın mensup olduğu millete, yenilgiyi ise orduyu oluşturan millete yazmak gibi benim cahili olduğum bir gelenek mi var? Ya da bu gelenek, yalnız Çanakkale ve M.Kemal için mi geçerli?62 Çanakkale Türk kanı, inancı, kafası, emeği ve silahı ile kazanılmış, örnek-siz bir savaştır.63 Böyle bir zaferi Almanlara armağan etmek, tarihe haksızlık, gerçeğe aykırılık, orada dövüşenlere ve şehit olanlara saygısızlık olmaz mı? Almanlar bile bütününe sahip çıkmaya cesaret edememişler, kenarından kıyısından zafere ortak olmaya çalışmışlardır. Mete Tuncay'ın dili sürçtü herhalde. * 4-5-5. Zafer kimin? Kara savaşının zaferi, Almanlara değil ama belki kişisel olarak Liman von Sanders'in (ya da Türklerin andığı gibi Liman Paşanın) adına yazılabilirdi. Neden 'belki1? / Çanakkale savaşlarıyla ilgili Türk asken kitaplarında, Liman Paşanın bir komutan olarak övülüp büyütüldüğünü hiç görmedim; tam tersine, birçok ka62) Dr.İsmet Görgülü'nün verdiği bilgiye göre, Alman Arşiv Kurulu 1927'de Genel Harp Olayları dizisini yayımlar; dizinin 16. Cildi, Dr.Carl Mühlmann'ın yazdığı 'Çanakkale Muharebesi-1915'tir. (.Görgülü, İngilizlerin Gelibolu'dan sessizce çekilmeyi başarmaları üzerine, o noktaya kadar zaferi bir Türk-Alman ortak zaferi olarak gösteren yazarın, şöyle yazdığını aktarıyor: "itiraf etmek gerekir ki ingilizler, Türkleri aldatmaya ve şaşırtmaya çok güzel muvaffak olmuşlardı." (Çanakkale Zaferi Üzerine Alman İddiaları, s. 105) Almanlar kâra ortak çıkıyorlar, zararı Türklerin hesabına yazıyorlar. Ne hoş ticaret! 63) Alman katkısının derecesini Liman Paşadan dinleyelim: "S.Ordu emrine, Haziran sonuna doğru, Çanakkale muharebeleri sırasında hizmet gören tek ve biricik Alman birliği geldi. Bu birlik, bir istihkâm bölüğü idi. 200 mevcutlu bu bölük, iklimin etkisi, beslenme tarzı, ağır muharebeler ve zayiat yüzünden kısa zamanda 40'a düştü. Bunun dışında Çanakkale'ye Almanya'dan başka kuvvet gönderilmedi. {..] Çanakkale harp sahnesinde bulunun Alman er, astsubay ve subayların sayısı ise en çok 500 kişiye çıkmıştır, ilk Alman topçu cephanesi Çanakkale'ye savaş sona ermek üzereyken, Kasım 1915'te, ilk batarya 15 Kasım'da, ikinci ve son batarya ise Aralık 1915'te gelecektir." (Türkiye'de Beş Yıl, s.100,121) Çanakkale Savaşına katılan Türklerin sayısı ise 350.000'dir. 107 ran yüzünden acı bir biçimde eleştiriliyor.64 Yöneltilen eleştiriler şöyle özetlenebilir: Liman Paşa, yaptığı savunma planının zaafını, ardarda yaptırdığı taarruzlarda dökülen Türk kanıyla kapatmaya çalışmıştır. Türk askerlerinin bu eleştirileri sonradan icad edilmiş değildir, savaş içinde belirtilmiştir.65 Mesela 3.Kolordu Komutanı Esat Paşanın,66 Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin'in (Altay), Yarbay S.Adil'in anılarında yer alan olaylar ve yargflar, M.Kemal'in Enver Paşaya yolladığı Liman Paşa aleyhindeki yazı,67 bunun birçok kanıtından sadece dördüdür. Türk askerî tarihinde ve askerî inceleme kitaplarında, birçok eleştiri ve suçlama daha yer almaktadır. Sadece F.Altay'm, S.Adil'in ve Çanakkale Savaşı'na da katılmış olan askeri tarih yazarı E.Korgeneral Fahri Belen'in68 başlıca eleştirilerini, çok özet olarak aktarıyorum: Müstahkem Mevki Komutanlığı, 3.Kolordu ve Tümenler, düşmanın Sed-dülbahir ve Kabatepe'ye çıkacağını düşünmektedirler. Ama Liman Paşa yanlış bir tahminle, düşmanın Gelibolu yarımadasının boynuna (Saros körfezinin bitimine) veya Beşige'ye (Anadolu yakasında bir kesim) çıkacağına inanır, Anafarta çıkarmasına (Ağustos 1915) kadar da bu yanlış görüşte İsrar eder. (S.Adil, 235, 236; F. Altay, 86; F.Belen, 261 )69 64) Yahya Kemal gibi sivil bir yazar bile, 28 Mayıs 1921 günlü İleri gazetesinde, Liman Paşanın yeni yayımlanmış olan anılarını çok ağır bir dille eleştirmekte ve 'ellerini Türk kanıyla yıkadığını' yazmaktadır. (Eğil Dağlar, s.161 vd.) Bu da gösteriyor ki Liman Paşayı eleştirmek, daha sonra ortaya çıkmış bir tutum değil! 65) 9.Tümen Komutanının yeni düzene yazılı itirazı: Çanakkale Cephesi, 1. Kitap, s.224. 66) Esat Paşanın Çanakkale Anıları, yay. haz. ihsan Ilgar, Baha Matbası, İstanbul, 1975; 307 sayfalık kitabın üçte biri, İ.llgar'ın açıklamaları ve yorumlan ile dolu. Esat Paşanın anılarını, gerekli yazım işaretleri konulmadığı ve tutarlı bir sayfa düzeni yapılmadığı için bunlardan ayırdetmek hayli zor, çok dikkatli okumak gerekiyor. Bu anıların bir kısmı, Hayat (1959) ve Hayat Tarih (1965/3) dergilerinde de yayımlanmıştır. Esat Paşanın 6 cilt olan anılarının sadece 3. cildi, Çanakkale ile ilgilidir. 67) 3 Mayıs 1915 günlü bu çok dikkate değer yazıdan bazı parçalar: "Sanders Paşa hazretleri bizi, bizim orduları, bizim memleketi tanımadığı ve layıkıyla tetkikatta bulunacak kadar bir zamana malik olamadığından, sahilde ihraç (çıkarma) noktalarını kamilen açık bırakacak tertibat almış ve düşmanın karaya asker ihracını teshil eylemiştir (kolaylaştırmıştır). [..) Vatanımızın müdafaasında kalp ve vicdanları bizim kadar daraban etmeyeceğine (çarpmayacağına) şüphe olmayan, başta von Sanders olmak üzere bütün Almanlar..." ((.Görgülü, Atatürk'ün Arı-burnu Muharebeleri Raporu ve Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe Adlı Eserlerinde Yer Almayan Emir ve Raporlardan Bir Demet, s.93, AAM dergisi, Sayı 19, Kasım 1990) 68) 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti. 69) Liman Paşa Suriye Cephesindeyken de, İngiliz taarruzunu inatla doğu kanadından bekleyecektir. Belen özetle diyor ki: "Bu onda 'sabit fikir' haline gelmişti. S.Ordu Komutanı Ğevat Paşa (Çobanlı) cephenin kendi bölgesinden yarılacağım anlamıştı. Hindli bir asker, ayın 19'unda deniz kıyısından (Batıdan) büyük ölçüde bir taarruz yapılacağını haber verdi. Ama Liman Paşa görüşünü korudu. İngiliz ordusu batıdan (deniz kıyısından) taarruza geçer, S.Ordu yok olur, cephe yarılır ve dağılır." (F.Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.366) 108 Bu yüzden ilk savaş günü, Saros -Bolayır çevresinde bulunan iki tümeni yerinde bırakır ve asıl savaş yerine (güneye) göndermez. (S.Adil, 240; F.Belen, 247) Liman Paşa, daha önce Türk komutanların hazırladığı 'düşmanı mümkün olduğu kadar kıyıda karşılama' planını ve buna dayalı düzeni, birliklerin donanmanın ezici ateşine dayanamayacağı70 düşüncesiyle değiştirir, 'kuvvetleri merkezde toplamak ve nereye çıkarma yapılırsa oraya taarruz etmek' diye özetlenebilecek bir savunma planı yapar.71 Bu plan gereğince, Türk komutanların kıyılara yerleştirdikleri birlikleri geriye aldırır, kıyılardaki alaylar da birer tabura indirilir.72 Mesela yarımadanın en güneyinde (Seddülbahir'de) sadece bir tümen (9.Tümen) bırakır. F.Belen diyor ki: "Halbuki bu bölgede düşman, 7-8 kilometre ilerlemekle Boğaz tahkimatının gerisine çıkabilirdi. 30 km.lik bir kıyıyı bir tümenin savunması mümkün değildir." (s.244) Düşman bu sebeple her çıktığı yerde tutunacaktır. Bu görüş farkı, düşmanı durdurmanın çok pahalıya mal olmasına yol açar. (S.Adil 236, 237)73 Liman Paşa, çıkarmanın başladığı sabah, Gelibolu'daki karargâhından ayrılıp Saros'a gider; güneyde kıyamet koparken, gece de orada kalıp ancak ertesi günü döner.74 Kimseye karar yetkisi de bırakmamıştır. (F.Altay, 88) M.Kemal, bu sebeple emir almadan harekete geçmek zorunda kalacaktır. Liman Paşa, savaşın ilk günlerinde, Başkomutanlıkça yollanmakta olan takviyeleri bekleyip cephelerden birine hazırlıklı ve etkili taarruz yapacağı yerde, birlikleri gece taarruzlarına zorlar. (F.Belen, 248) Gelen her yeni birliği cepheye sürerek, bu manasız taarruzlarla erimelerine yol açar. (S.Adil, 246) 3 Mayıs gecesi 7.Tümen ile henüz yoldan gelmiş olan 15.Tümeni bir gece taarruzuna kaldırır. Bu taarruzu Alman Albay von Sonderstern yöne70) H.Bayur, Türk inkılabı Tarihi, 3.C., 2.Kısım, s.278. 71) Türk görüşünü belirleyen belgeler, Çanakkale Cephesi adlı askerî tarihin 1. Kitabının 212-216. sayfalarında; Liman Paşanın planını açıklayan 26.5.1915 günlü yazısı ise 218-220. sayfalarında bulunuyor. M.Kemal'in rolünü küçültmekten başka bir şey düşünmeyen GRYT Ansiklopedisi, Liman Paşanın yanlış planını savunuyoı^rTC-, s.81,101,107) Çetin Altan da savunuyordu: "Çanakkale şayet zaferse, bunun başarısl... Çanakkale Cephesi Komutanı Alman generali Liman von Sanders'e ait olmak gerekir. Çünkü harekâtın tüm planlarını o hazırlamıştır." (Aktüel, 36. sayı, 12-18 Mart 1992) 72) Bu konudaki Türk eleştirisi çok kısaca şöyle: Gelibolu'da, düşmanın Türk direncini çökertebilmek amacıyla çıkarma yapabileceği kesimler çok azdır ve bellidir; bu bakımdan düşmanı eldeki kuvvetlerle kıyıda karşılamak mümkündü. S.Adil, "Liman Paşa ne yazık ki bölgeyi yalnız bir iki motor veya otomobil gezintisi ile pek yüzeysel bir bakışla görmüş, özel durumlarını görememişti " diye yazıyor, (s.235) 73) Çanakkale Cephesi, 1. Kitap'ta bulunun 13. ve 15. krokiler, Türk Komutanlar ile Liman Paşanın planı arasındaki büyük farkı göstermektedir. 74) Liman von Sanders, s.87, 88. 109 tir.75 İki tümenimiz toplam 16.000 kayıpla geri çekilecektir. (S.Adil, 247; F.Belen, 250) Liman Paşa anılarında, 18/19 Mayıs gecesi yaptırdığı ve bize 9.000 kayba mal olan bir başka taarruz için de şöyle diyor: "Bahis konusu taarruzun tarafımdan işlenmiş bir hata olduğunu itiraf ederim. Bu hatayı düşman kuvvetini iyi takdir edememekle ve elimizdeki az topçu kuvvetiyle ve çok sınırlı cephaneyle bu işi başaracağımızı önceden hesaplayamamakla işledim." (s.98) Liman Paşanın, bazı sıradışı nitelikleri ve özellikle eğitime yönelik başarılı hizmetleri olmakla birlikte, savaşlar gün gün incelenir, belgeler harita yardımıyla okunursa, yalnız bir bölümünü aktardığım yanlışlarının ağır bastığı daha açık olarak görülebilir. Çanakkale zaferi, Liman Paşanın, sonuçları zorlukla ve ancak bol kan dökülerek düzeltilebilmiş yanlış tahminlerine ve yanlış savunma planına rağmen, her rütbedep/Türk askerinin inanılmaz çabası ve can cömertliği ile kazanılmıştır. Yine bir Alman olan von der Goltz Paşayı saygıyla anan Türk askerî kamuoyu, bu yüzden olsa gerek, Liman Paşaya dairna uzak ve soğuk kalmıştır.76 Liman Paşa, hizmet ve kusurlarıyla zaten askerî tarihlerimizde yer alıyor, inceleme ve araştırmalarda söz konusu ediliyor ama bazı yazarlar, törenlerde de adının geçmesini istiyor, geçmemesini eleştiriyorlar. Milli ve kısa süreli bir tören, bir seminer ya da sempozyum değil ki savaş uzun uzun irdelensin, tartışılsın ve Liman Paşanın yanlışları ve bunların acı sonuçlan açıklanıp eleştirilsin. Bu bakımdan, anılmaması, anılmasından daha zarif bir harekettir. Kaldı ki savaşla ilgili törenler, havası da, amaçları da değişik olaylardır. Bu tür duygu ortamlarında, milli değerlerin vurgulanmasından daha doğal ne olabilir?77 75) Bu taarruzun büyük kayıp ve başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Sondenstern'in yerine We-ber Paşa atanır. 76) "S.Kolordu Komutanı General Esat, çıkarmanın merkez kesimine yapılacağını değerlendirmiş ve Çanakkale savunmasını buna göre planlayıp kurmuştu. Komutanlığın yabancı ele teslimi ve bu planın tamamen tersinin uygulanışı cidden çok üzücüdür ve bize çok pahalıya mal olmuştur. [..] Liman von Sanders'te bir Saros fobisi vardı. Bu nedenle 5. ve /.Tümenleri o bölgeden ayırmıyordu. Nihayet Başkomutanlık (istanbul) bunun farkına vardı ve 26 Nisan akşamı S.Tümeni güney bölgesine göndermesi için verdiği bir emirle Ordu Komutanını uyardı. Fakat geç kalınmıştı." (Stratejik ve Taktik Sonuçlar Serisi, No.4, s.23 - 24) 77) Komutanla ordu aynı millettense, zaferi komutana izafe etmek bir gelenektir. Ama komutan ve ordu aynı milletten değilse, milli tarihlerde ve genel olarak edebiyatta bu geleneğe pek uyulmadığını gözlüyoruz. İkinci Dünya Harbindeki muharebeler anlatılırken (roman, film, televizyon dizisi), her milletin kendi komutanlarını ya da birliklerini öne çıkardığına tanık olmaktayız. Çanakkale Savaşı yazarlarından Avustralyalı Alan Moorehead, doğal olarak daha çok Anzak-lan anlatır, İngiliz R.R.James de ingilizleri. Liman Paşa da anılarında, Suriye cephesindeki savaşlardan söz ederken, Alman komutan, subay ve birliklerine öncelik ve ağırlık vermiştir. 110 • Bazı yazarlar da, kara savaşlarına katılmış iki kardeş komutanın adını vererek, onların anılmamalarını eleştiriyorlar:, Esat (Bülkat) ile Vehip (Kalçi) Paşalar. Niye yalnız ikisinin anılmasını istiyorlar acaba? Çanakkale'deki üst komutanlar bu ikisinden ibaret değil ki. Kolordu Komutanı yetkisiyle grup komutanı olan Albay M.Kemal'in dışında, on kolordu ve grup komutanı daha var: Albay Nikolai Bey, Albay Kannengiesser Bey, Weber Paşa, Trommer Paşa, Albay Ahmet Fevzi Bey, Çolak Faik Paşa, Mehmet Ali Paşa, M.Fevzi Paşa (Çakmak), Albay Cevat Bey (Çobanlı), Albay Ali Rıza Bey. içlerinden pek azının bu isimleri bildiğini tahmin ediyorum. Bilenlerin de anmamaları doğaldır. Çünkü bazısı kısa süreli ve geçici komutanlık yapmıştır, bazısı da önemli sayılabilecek bir savaş yönetmemiştir. Zaten bir savaşa katılan bütün komutanların adları ancak ayrıntılı askeri tarihlerde bulunabilir. Yoksa her tarih kitabı, telefon rehberine dönerdi. Elbette yalnız önemli olanlar vurgulanacak. Esat ve Vehip Paşalar, Yanya savunmasındaki hizmetleriyle ün kazanmış iki komutan.78 Fakat Vehip Paşanın Güney Grup Komutanı olarak Çanakkale'deki hizmet süresi sadece üç aydır (9 Temmuz-9 Ekim 1915).79 Sed-dülbahir kesimindeki on bir savaşın yalnız üçünde bulunmuş, sekizinde bulunmamıştır. Esat Paşa bile kendi yazdığı hayat hikâyesinde, Çanakkale zaferine katkıda bulunanlar arasında kardeşi Vehip Paşaya yer vermiyor.80 Çanakkale'de en uzun bulunan üst komutanlar, Albay Cevat Bey, 3. Kol-ordu Komutanı Esat Paşa81 ve Albay M.Kemal' dir.82 • Çanakkale savaşlarını ya hiç bilmeyen ya da bildiğini de çarpıtarak anlatan yazarların, "yarbay","yedeğin yedeği", "geri planda görevli", "harekât subayı" diye önemsizleştirmek için çırpındıkları M.Kemal hakkında birkaç kısa not: M.Kemal savaşa yarbay olarak başlamıştır ama beş hafta sonra, l Haziran 1915'te albay olacaktır. 30 Nisan'da gümüş imtiyaz madalyası alır,83 bunu altın ve gümüş liyakat madalyaları izleyecektir.84 8 Ağustos'ta Anafartalar Grup Komutanlığına getirilir. Bu görevi, Ça78) Yanya Savunması ve Esat Paşa; kitabın sonunda Esat Paşanın kendi yazdığı hayat hikâyesi yar. (.Görgülü, 10 Yıllık Harbin Kadrosu, s.79 ve 82. Yanya Savunması ve Esat Paşa, s. 102. Esat Paşa da savaşın başından 3 Kasım 1915'e kadar hizmet görmüş, 3 Kasımda LOrdu Komutanlığına atandığı için Çanakkale'den ayrılmıştır. (Yanya Savunması ve Esat Paşa, s.102; Çanakkale Cephesi, 3.K., s.473) Savaşın başından 10 Aralık 1915'e kadar. General Lütfi Doğancı, 57.Alayın Tarihçesi. H.Bayur, Atatürk- Hayatı ve Eseri, s.359 (Harp Tarihi Dairesince verilen bilgiye göre); Sadi Borak, Atatürk, s. 137. ->• 111 nakkale'den ayrıldığı tarih olan 10 Aralığa kadar sürecektir. Anafartalar Grup Komutanı olarak emri altında 3 kolordu (2., 16. ve 15. kolordular)85 toplanır. Bu, ordu komutanlığı niteliğinde bir komutanlık demektir. Çanakkale Savaşı boyunca, Liman Paşa dışında hiçbir komutan, bu kadar uzun zaman, bu kadar çok birliğe ve bu kadar geniş bir alana komuta etmemiştir. 'Kısmî başarısı vardır', 'rolü abartılmıştır' vb. iddiaların, gerçekle ilgisi olmadığını, ayrıntısıyla göreceğiz. Çanakkale, M.Kemal'siz ne anlatılabilir, ne de anlaşılabilir. Sonuç 76.000 şehit ve üç yüz bine yakın gazi, tek tek anılamayacağına göre, ister istemez bir seçme yapmak zorunlu. M.Kemal'in en başta anılmasının, kimseye haksızlık olmadığını göreceğiz. Esat Paşa da "Çanakkale'de kesin sonuç sağlayan Anafartalar kahramanı M.Kemal Paşadır" diyor.86 Onunla birlikte, elbette 18 Mart kahramanlarını ve Yahya Çavuş'tan Esat Paşaya kadar birçok kahramanı da anmak gerekir.
Vahdettin, M. Kemal Ve Milli Mücadele - Turgut Özakman