Kazım Karabekir’in “Nutuk’a Cevaplar” isminde kitabında yazdığına nazaran 16 Ağustos 1923’te Meclis kulisinde görüştüğü İsmet (İnönü) Paşa, Kazım Karabekir’e “…İslam kaldıkça müstemlekeci devletlerin ve özellikle İngilizlerin her zaman aleyhimizde olacaklarını ve istiklalimizin her zaman tehlikede kalacağını” söylemiştir. Kazım Karabekir ise “bu fikre iştirak etmediğini” belirtmiştir.[1]
Olaydan seneler sonrasında yazdığı kitabında bu lafları İsmet Paşa’nın dediğini yazan Kazım Karabekir, o gün yazdığı günlüklerinde bu lafları Fethi Bey’in dediğini yazmıştır.
“16 Ağustos 1923 Perşembe
…İsmet’le de hasbıhal ettim. Fethi ile tartışma ederken Gazi’nin tuttuğu yol ile alakalı dikkatini çektim. O, fikrini başka yoldan söyledi. Macarlar, Bulgarlar Hıristiyan olduklarından aynı saflarda savaş ettikleri ve yenik olmadıkları biçimde istiklâllerini muhafaza ettiklerini, İslam kaldıkça özellikle İngilizlerin ve müstemlekeci devletlerin aleyhimizde olacaklarını söyledi…”[2]
Kazım Karabekir, yine “Nutuk’a Cevaplar” kitabında Mustafa Kemal Atatürk’ün “hocaları toptan kaldıralım” söylediğini yazmıştır.[3]
Olaydan seneler sonrasında yazıya döktüğü kitabında bu lafları Mustafa Kemal Atatürk’ün dediğini yazan Kazım Karabekir, o gün sıcağı sıcağına yazdığı günlüklerinde bu lafları İsmet Paşa’nın dediğini yazmıştır.
“19 Ağustos 1923 Pazar
Gazi Paşa, kadını Latife Hanım ve İsmet Paşa akşam yemeğine geldiler. Ati programı ile alakalı saatlerce görüştük. İsmet, hocaları toptan kaldıralım diyor… İsmet, qüç elimizde iken hocaları kaldırmalı diyor…”[4]
Görüldüğü benzer biçimde, Kazım Karabekir Mustafa Kemal Atatürk’ü ve İsmet İnönü’yü “din düşmanı” olarak göstermeye çalışmaktadır.
Kazım Karabekir’in aynı kitabında yazdığına nazaran, o günkü toplantıda Mustafa Kemal Atatürk’e ve İsmet Paşa’ya, “Peki, fakat siz ne olmak istiyorsunuz? Hıristiyan mı, dinsiz mi? Münevver Hıristiyanlık ilim zihniyetine müsait yeni bir din araştırırken bizim onların köhne müesseselerini benimsememiz geri bir hareket olur” demiştir.[5]
Kazım Karabekir, bu yazdıklarıyla Mustafa Kemal Atatürk’ü ve İsmet İnönü’yü İslam’ı ortadan kaldırıp Türkleri Hıristiyan yapmak isteyen kişiler olarak göstermeye çalışmıştır. Ayrıca kendisinin bunu engellemeye çalıştığını ve onları ikna etmiş olduğu kanaatine vardığını yazmıştır.[6] Yani Kazım Karabekir olmasaymış, ona nazaran “İslam düşmanı” olan Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, Türkiye’yi Hıristiyan yapacaklarmış.[7]
Oysa Mustafa Kemal Atatürk’e nazaran; akla, mantığa ve bilime en müsait, en eksiksiz, gerçeğe tamamen uyan ve müsait düşen din, son din olan İslamiyet’tir.
Nitekim kendisi şu şekildeki diyor;
“İnsanlara büyüme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir; bu sebeple dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve müsait düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymasaydı, bununla öteki tanrısal tabiat yasaları içinde tezat olması gerekirdi; bu sebeple tüm kainat yasalarını meydana getiren Cenab-ı Haktır.”[8]
“Bizim dinimiz, akla en müsait ve en naturel dindir. Ve sadece bu nedenledir ki son din olmuştur. Bir dinin naturel olması için akla, tekniğe, bilime ve mantığa uyması gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.”[9]
“Hangi şey ki akla, mantığa, halkın yararına uygundur; biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin yararına, İslam’ın yararına uygunsa hiç kimseye sormayın; o şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın uyduğu bir din olmasaydı harika olmazdı, son din olmazdı.”[10]
Dolayısıyla İslamiyet dururken, (Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle onu anlaşılır kılmak, sadeleştirmek varken[11]) Hıristiyanlığı kabul etmek mantıksızlıktır.
1000 yıldan fazla bir zamandır Müslüman olan ve tarih boyu devamlı Hıristiyan-Haçlı’larla yüz yüze kalan Müslüman Türkleri Hıristiyan yapmayı düşünmesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekçiliğine aykırıdır.
Mustafa Kemal Atatürk, Batı medeniyetinin gelişiminde Hıristiyanlığın ilerletici değil, geriletici bir etkili bulunduğunu düşünmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’e nazaran Batı, Hıristiyanlık barajını aştığında, Reform, Rönesans ve Aydınlanmayla ilerlemiştir.
Kazım Karabekir’in “Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet Paşa Türkiye’yi Hıristiyanlaştıracaklardı” iddiasını cerh eden birçok vaka ve delil mevcuttur.
Örneğin, 1928’de Bursa’daki Amerikan mektebinde 3 kız öğrencinin Hıristiyan olması üstüne hükümet okulda tahkikat başlatmış, tahkikat sonucunda 3 Amerikalı öğretmene hafifçe para ve hapis cezası verilmiş ve okul kapatılmıştır.[12]
Türkiye’deki ilk Amerika Büyükelçisi John Grew, bu vakası şu laflarla anlatmaktadır:
“8 Mayıs 1928. Bursa mektebinin kapanması, öğretmenlerin mahkum edilmesi vakalarını gözden geçiren bir insan, tam bir laikleşme niteliğinde bulunan bir hükümetin niçin bu kadar telaş ve gürültü çıkardığını sormamazlık edemez. Ancak olayın Türkler için taşımış olduğu anlam birkaç öğrencinin Hıristiyan olması değil, ama dini bir probleminin milliyetçiliğe aykırı bir yöneliş olarak yorumlanmasıdır… Ana niçin kültür uygarcılığıdır. Hıristiyanlığın kendisi, dinsiz bir hükümetin gözünde pek ehemmiyet taşımaz. Türk öğrencilerine Hıristiyanlık telkini yapılmasının, gerek Türk halkı, gerek Türk hükümeti gözünde tehlikeli olan yönü, bu din ile alakalı sadece tartışmalar yapılmasının bile acele tesir altında kalan gençlerin Türk devletine karşı tinsel bağlarını koparması olasılığıdır… Türklere nazaran bu şekilde bir sorunda hiç bir uzlaşma laf mevzusu olamaz. Kültür milliyetçiliği. Bütün probleminin özünü gerçekleştiren şey, en kolay deyimi ile işte budur.”[13]
Amerika Büyükelçisi John Grew, birtakım Müslüman Türk evlatlarının Hıristiyan olması sebebiyle Bursa’daki okulu kapatan hükümeti “dinsizlikle” suçlamıştır. Ancak Amerikan Büyükelçisi’nin iddiasının aksine, “kültür milliyetçiliği” ve okullarda Hıristiyanlık propagandasının, daha kısaca din propagandasının yasaklanması, hükümetin “dinsizliğinin” değil ulusal, laik ve ilmi öğrenim politikasının bir göstergesidir.[14]
İsmet Paşa, Lozan müzakerelerine devam ederken, hükümet İstanbul’da “Genç Hıristiyanlar Cemiyeti”nin kapatılmasına karar vermiştir.
İsmet Paşa, 1 Haziran 1923’te Lozan’dan Başbakanlığa gönderilmiş olduğu telgrafta bu kararın aleyhimizde kullanılmaması için “barışın imzalanmasından sonraya bırakılmasını” istemiştir.[15]
Başbakan Rauf (Orbay) Bey, 3 Haziran 1923’te İsmet Paşa’ya gönderilmiş olduğu telgrafta, “Birçok Müslümanı Hıristiyan oluşturmaya çalışan Genç Hıristiyanlar Cemiyeti’ne karşı önlem almak ile yabancıların Türkiye’de oturma hakkı başka başka konulardır”[16] diyerek Genç Hıristiyanlar Cemiyeti’nin kapatılacağını belirtmiştir ve toplum kapatılmıştır.
Ayrıca İsmet Paşa, Lozan’da, Türkiye’deki Hıristiyan okullarına Türk öğretmenler atanmasını istemiştir. Ancak Fransız temsilci ve Papa’nın vekili, Türkiye’deki Katolik okullarına Türk öğretmenler atanmasına itiraz etmiştir.[17]
Bu örnekler haricinde Lozan Antlaşması’yla Ortodoks Fener Rum Patrikhanesi’nin yetkileri kısıtlanmış[18] ve Türkiye’deki Hıristiyan faktör olan Rumların mühim bir kısmı mübadeleyle gönderilmiştir.[19]
Şu reel bilinmeden Kazım Karabekir’in Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik bu iddiaları anlaşılamaz:
Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Atatürk’le yolları ayrıldıktan; kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldıktan ve İzmir Suikastı sebebiyle İstiklal Mahkemesi’nde yargılandıktan sonrasında, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927’de Kazım Karabekir’i eleştiren “Nutuk”u okumasıyla beraber öfkeyle kaleme sarılıp Mustafa Kemal Atatürk’ü halkın bakış açısından düşürmek için yazdığı “İstiklal Harbimiz”, “Nutuk’a Cevaplar” benzer biçimde kitaplarında birçok reel dışı iddiaya yer vermiştir.
Kazım Karabekir’in din/Kur’an benzer biçimde mevzularda Mustafa Kemal Atatürk’e atfederek anlattığı olayların bir çok ya abartma ya çarpıtma veya uydurmadır. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir’in bu tür reel dışı iddialarının kimilerine cevap vermiştir.
Örneğin, Kazım Karabekir’in kendisini BolşevikIikle suçlamasına Mustafa Kemal Atatürk, el yazısıyla şu notu düşmüştür:
“Sayfa 54: Bolşeviklik… Çok alçakça uydurmak istediği bir hikaye. Bana yapıştırmak istiyor.”[20]
Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle, Kazım Karabekir’in Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili “uydurmak istediği” şeyler ve Mustafa Kemal Atatürk’e “yapıştırmak istediği” etiketler vardır. Bu etiketlerden biri de “din düşmanı” etiketidir.
[1] Kazım Karabekir, Nutuk’a Cevaplar, Cilt 12, (Hazırlayan: Faruk Özerengin), Emre Yayınları, İstanbul, 1997, sayfa 3829.
Kadir Mısıroğlu da durur mu, Kazım Karabekir’in yazdıklarını peşinen kabul edip, kitabına alıvermiş.
Bakınız; Kadir Mısıroğlu, Lozan, Zafer mi Hezimet mi, 1. Cilt, 4. baskı, Sebil Yayınevi, İstanbul, 2009, sayfa 167 ve devamı.
[2] Kazım Karabekir, Günlükler (1906-1948), 2. Cilt, (Çeviriyazı: Budak Kayabek), (Hazırlayan: Yücel Demirel), 3. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2020, sayfa 871.
[3] Kazım Karabekir, Nutuk’a Cevaplar, Cilt 12, (Hazırlayan: Faruk Özerengin), Emre Yayınları, İstanbul, 1997, sayfa 3833.
[4] Kazım Karabekir, Günlükler (1906-1948), 2. Cilt, (Çeviriyazı: Budak Kayabek), (Hazırlayan: Yücel Demirel), 3. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2020, sayfa 872.
[5] Kazım Karabekir, Nutuk’a Cevaplar, Cilt 12, (Hazırlayan: Faruk Özerengin), Emre Yayınları, İstanbul, 1997, sayfa 3833.
[6] Kazım Karabekir, Nutuk’a Cevaplar, Cilt 12, (Hazırlayan: Faruk Özerengin), Emre Yayınları, İstanbul, 1997, sayfa 3834.
[7] Bakınız; Kadir Mısıroğlu, Geçmiş Günü Elerken, 2. Cilt, Sebil Yayınevi, İstanbul, 1995, sayfa 322.
[8] Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 5. baskı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2017, sayfa 388.
[9] Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 5. baskı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2017, sayfa 390.
[10] Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 5. baskı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2017, sayfa 391.
[11] Atatürk, diyor ki: “Tanrı’ya kendi dilinizle yakarın, ona kendi dilinizle sığının, söylediklerini kendi dilinizle okuyup anlayın.” (İsmet Bozdağ, İşte Atatürk’ün Türkiyesi, (cep boy), İstanbul, 2009, sayfa 83.)