ATATÜRK MAVENİ KIZIYLA İLİŞKİYE GİRDİ İDDİASINA CEVAP

 Mustafa Kemal Atatürk Manevi Kızı Afet İnan ile Cinsel İlişkiye Girdi İddiasına Yanıt

Tarihten anladığı tek şey Mustafa Kemal Atatürk’e hücum etmek ve Cumhuriyet’i zeminin altına sokmak olan Mustafa Armağan, Yavuz Bahadıroğlu şeklinde tarih yalancıları senelerdir Türk toplumunu Mustafa Kemal Atatürk’ten soğutmak için idrak operasyonu yapıyorlar.

AKP, iktidara gelene kadar adı cismi duyulmayan, tarih alanında tahsili bulunmayan bu insanoğlu AKP iktidara ulaştıktan sonra aniden topluma gerçekleri özetleyen tarihçiler olarak sunuldular.

Kimdir bu adamlar? Geçmişleri nedir? Bugüne kadar neler yapmışlar?

Hepsinin geçmişindeki ortak yön, Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet karşıtı dergilerde yahut gazetelerde yazarlık yapmış olmaları ve tarih alanında tahsillerinin olmaması. Yani Türk milletine tarihçi diye yutturulmaya çalışılan bu kişiler, tarih eğitimini son olarak lisede almış, çocukluğundan itibaren Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığıyla yetişmiş bayağı İslamcılardan başka bir şey değil…

Sokaktaki bilgisiz, şeriatçı Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarından tek farkları var. Ağızları iyi söz yapıyor. Güzel edebiyat parçalıyorlar. Tarih ile alakalı hiç bir şey bilmeyen insanları etkileyecek biçimde konuşuyorlar.

Hedef kitleleri de işte bu tarihten bihaber bilgisiz kesim zaten… Biraz söz ebeliği, birazcık duygu sömürüsü, üzerine birazcık da esrarengiz bir şey anlatıyormuş havası katınca ismi tarih oluyor.

Geçen TV programındaki Afet İnan ile alakalı bel altı, berbat, insanlıktan nasibini almamış konuşmaları da senelerdir uydurdukları yalanlardan biriydi. Amaçları Mustafa Kemal Atatürk’ü içsel evladıyla cinsi ilişkiye giren bir sapık olarak göstererek Türk milletinin gözünde küçültmeye çalışmak.

Ne kadar aciz, ne kadar berbat, ne kadar insanlıktan mahrum bir çaba… Gerçekleştirdiği büyük devrimi, askeri başarılarını ne yaparlarsa yapsınlar yok sayamayınca şahsına dil uzatacak kadar aciz durumdalar. Bugüne kadar neler söylemediler ki…

Babası belli değil dediler, ayyaş dediler, anası genelevde çalışıyor dediler, gay dediler, İslam düşmanı dediler, hanım düşmanı dediler. Ağızlarına ne gelirse söylediler.

Peki ya sonuç?

Sonuç her 10 Kasım’da yeniden yeniden suratlarına çarpıyor. Saat 9 u 5 geçince milyonlarca insan hiç bir zorunluluğu olmadığı halde, evde, işte, yolda ne yapıyorsa bırakıp 1 dakikalığına hürmet duruşunda bulunuyor ve Mustafa Kemal Atatürk’ü kaybetmenin acısını yeniden yaşıyor. Milyonlarca insan o gün Anıtkabir’e koşuyor.

Tarihte ölümünden ortalama 80 sene sonrasında bile milyonlarca adamın daha dün yitirmiş şeklinde yas tuttuğu bir önder daha yok.

Bu nedenle ben her 10 Kasım’da hem hüzünlenirim aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarının bir defa daha kudurduğunu görmekten zevk duyarım.

Neyse mevzumuza geri dönelim ve uslanmaz Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarının Afet İnan’a attığı berbat karacılık ile alakalı konuşalım.

Programda Afet İnan’a karacılık attıkları bölümün videosunu izlerken sinirlerime zor başat oldum. Bir adamın bu cümleleri kurması için namus terimine zerre kadar kıymet vermemesi lazım. Çünkü terbiye ve namusa kıymet veren biri bu şekilde bir cümle kurmadan ilkin kendisinin, anasının, bacısının, karısının, kızının namusunu düşünür ve konuşmaz. Demek ki bu insanoğlu için namus ucuz bir kavram olmalı ki başkalarının namusuna, aynı zamanda bu ülkenin kurucusuna ve onun yanında senelerce kalmış bir bilim hanımının namusuna dil uzatabiliyorlar. Ben bu cümleleri sadece bu şekilde yorumlayabiliyorum. Akıl sağlığı yerinde olan her insan da benim şeklinde düşünür.

Videoda Süleyman Yeşilyurt diye ismini daha ilkin asla duymadığım biri Afet İnan’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün içsel kızı olamayacağını, şundan dolayı Afet İnan’ın ailesinin hayatta bulunduğunu söylüyor. Mustafa Armağan denilen fetocu da Çankaya köşkünde Afet İnan ile Mustafa Kemal Atatürk’ün döşek odalarının yan yana bulunduğunu söyleyerek birlikte olduklarını ima ediyor.

Bu iyi mi bir alçaklıktır? Bu iyi mi bir cehalettir? Bu iyi mi bir karaktersizliktir?

Ne olduğu belli olmayan, zamanı bilmeyen 3 şahıs 80 milyonun önünde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun dedikodusunu yapıyorlar diyemeyeceğim Çünkü bunun ismi dedikodu bile değildir, iğrençliktir.

Birincisi, Afet İnan’ın ailesinin hayatta olması ile Mustafa Kemal Atatürk’ün içsel kızı olması içinde bir ilgi yoktur.

Ülkü Adatepe de ailesi hayattayken Mustafa Kemal Atatürk’ün içsel doğmuştur ve vasiyetinde Ülkü’ye de maaş bağlanmasını istemiştir.

Çünkü Mustafa Kemal Atatürk için içsel evlatlık, bayağı bir evlatlık alma meselesi değildir. Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu Cumhuriyet’in gelecek nesillerine içsel çocuklarının misal olmasını, rol model olmasını istemiştir. Bu nedenle bilhassa kız çocuklarını içsel çocuğu yapmış, kız çocuklarının en iyi biçimde eğitilmesini istemiştir.

Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarının karacılık attığı Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk ile Bursa ziyaretinde tanışan bir kız çocuğudur. Mustafa Kemal Atatürk, minik Afet’i yanına alarak eğitimiyle bizzat ilgilenmiştir ve Mustafa Kemal Atatürk olmasa bayağı bir yaşam sürecek olan Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk yardımıyla Türkiye’nin ilk hanım tarih profesörü olmuştur.

Düşünün! Osmanlı döneminde hayvan kadar kıymeti olmayan, anca İmparatorluğun son yıllarında birazcık kıpırdayabilen Türk kadını, Cumhuriyet’in ilanından sonrasında tarih profesörü olmuştur. Tarih kitapları yazmış, Uluslararası tarih kongrelerinde konferanslar vermiştir.

Soruyorum size, Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, Türk milletinin kaderi Mustafa Armağan gibilerinin zihniyetinde olsaydı bir Afet İnan yetişebilir miydi? Kesinlikle HAYIR. Cumhuriyet’in ilk yıllarında milletin kaderi bu zihniyetin elinde olsaydı ne Cumhuriyet olurdu ne hanım hakları… Hala padişaha kul olan, bayanların adamın hizmetkârı olduğu, şeriat kurallarıyla yönetilen bir ülke olurduk. Bugün oluşturmak istedikleri seviye de bu tarz bir olay zaten. Bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk’e saldırıyorlar. Onu küçültmeye çalışıyorlar.

Yıkılmış bir imparatorluktan sonrasında yokluk arasında bir ülkede bir Afet İnan yetiştirebilmek sadece Mustafa Kemal Atatürk şeklinde bir liderin başaracağı bir şeydir. Şeriat kurallarının yeni yeni kalktığı bir dönemde içsel evladının tarih eğitimi alıp tarihçi olmasını istemiştir. Bu bayağı, yaklaşık zekâya haiz insanların isteyeceği bir şey değildir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün içsel çocukları içinde tarihe geçen ancak Afet İnan değildir. Diğer bir içsel çocuğu Sabiha Gökçen de dünyanın ilk hanım harp pilotudur. Şu büyük dehanın eserine bakar mısınız? Cumhuriyet’in yeni kurulduğu bir dönemde bir kız çocuğunu Türkiye’nin ilk hanım tarih profesörü yapıyor, öteki bir kız çocuğunu dünyanın ilk hanım harp pilotu…

O günlerdeki Türk hanımının bu tablo karşısında ne hissettiğini tahmin edebiliyor musunuz? Biri tarih profesörü, öteki harp pilotu iki Türk kadını… Sizce Mustafa Kemal Atatürk’ün bu iki eseri Türk hanımının kendisine daha oldukça güvenmesine, toplumdaki adam egemenliğine son vermek için daha oldukça çalışmasına niçin olmamış mıdır?

İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün de tam olarak istediği budur. Afet İnan ve Sabiha Gökçen şeklinde önünde iki misal olan Türk kadını, hemen sonra yaşamın her alanında başarı göstermiş olmuştur. İlk hanım Sümerolog’umuz Muazzez İlmiye Çığ, Dünyaca meşhur atom fizikçimiz Engin Arık, İlk hanım Opera sanatçımız Semiha Berksoy, Mustafa Kemal Atatürk’ün açmış olduğu yol yardımıyla tarihe geçen Türk bayanları olmuştur.

Bu çağdaşlık ve ileri görüşlülük düzeyini Mustafa Armağan ve onun gibilerin anlaması imkânsızdır. Onlar için hanım ancak cinsi bir objedir ve ancak anne olabildikleri için kutsaldırlar. Bir kadının Tarih profesörü, harp pilotu olması bu zihniyetin kabul edeceği, hayal edebileceği bir şey değildir. Bu nedenle Türkiye’nin ilk hanım tarih profesörü ile Cumhuriyetimizin kurucusuna bu şekilde berbat laflar söylerler. Çapları buna yetiyor.

Beni en oldukça ne yaralıyor biliyor musunuz? Dünyanın herhangi bir uygar ve uygar ülkesinde olsa heykeli dikilecek, adına yüzlerce kitap yazılacak, yaşamı film yapılacak bir hanım zamanı şahsiyete Türkiye’de bu şekilde bilgisi, kültürü çeyreği etmeyecek cahillerin dil uzatması… Ancak ne yaparlarsa yapsınlar tarih Afet İnan’ı her vakit yazacak, Mustafa Armağan gibiler ise arkalarındaki siyasal güç olmadığı gün unutulup gidecek.

Afet İnan'a atılan başka bir karacılık Çankaya'nın First Lady'si İddiasına yanıt

Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarının, Mustafa Kemal Atatürk’e üç mühim taarruz noktası vardır. Bunlardan birincisi, onun din ve din adamı kini, ikincisi rakı sofrası, üçüncüsü de döşek odasıdır. Bu adamlara göre; Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm yaşamı sanki döşek odası ile rakı sofrası içinde geçmiş, bu iki nokta içinde gelip giderken de devamlı din ve din adamlarını pasifize etmek için planlar yapmakla, kumpaslar kurmakla zaman harcamıştır! Özetle; Mustafa Kemal Atatürk düşmanları ortaya bu şekilde bir Mustafa Kemal Atatürk portresi çıkarırlar!

Mustafa Kemal Atatürk’ün din ve din adamı kini fasaryalarını bir yana bırakalım; Mustafa Kemal Atatürk birçok hanımla beraber olmuş imiş! Peki hangi halife padişah birçok hanımla beraber olmamış ki? Yahu erkeklerin başlı başına haremleri varmış haremleri! Yahu siz el alemin ….nin kahyası mısınız? El evren size karışıyor mu bu mevzuda?

Mustafa Kemal Atatürk içki içermiş ve içkiye bağlı sirozdan ölmüş imiş! Peki bu adamlar, birçok padişahın da içki içtiklerini, hatta afyon çektiklerini bilmezler mi? Hatta oldukça sevgili hakanları Abdülhamid’in bile! Peki bu adamlar sirozun ancak içki kaynaklı olmadığını, dahası pek saygınlık ettikleri İslamcı Şair Mehmet Akif Ersoy’un da sirozdan öldüğünü duymamışlar mıdır?

Konunun uzmanı Prof. Dr. Gülendame Saygı’ya bakılırsa; Mustafa Kemal Atatürk’ün siroza yakalanmasının nedeni içki değil, muhtemelen Mısır’da bulunmuş olduğu sırada yıkandığı sudan ve sıcak iklimde yapmak zorunda kalmış olduğu uzun yolculuklar sırasında kapmış olduğu bir parazittir(1). Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk şeklinde sirozdan ölen İslamcı Şair Mehmet Akif Ersoy’un da uzun vakit Mısır’da kalmış olması, aslen Prof. Dr. Gülendame Saygı’nın kanaatini güçlendiren bir noktadır. Zaten Uğur Dündar da bu ayrıntıya dikkat çekmiş yazısında…

Mustafa Kemal Atatürk’e, içki içmesinden dolayı “ayyaş” ve “berduş” diyen çevreler, son günlerde bu defa de onun döşek odasına girmiş bulunuyorlar. Hem de oldukça çirkin bir karacılık ile. Neymiş efendim, Afet İnan, aslen Mustafa Kemal Atatürk’ün evlatlığı değil, gayrimeşru sevgilisiymiş! Meğer Mustafa Kemal Atatürk, evlatlık diyerek Çankaya’da toplamış olduğu güzel kızlarla aşk, meşk yaşamış ve bu gizli saklı aşklarını “Evlatlıklarım” diyerek bu millete yutturmuş imiş! Zira anlatılanlardan ortaya çıkan görünüm budur.

Mustafa Kemal Atatürk’ü devamlı içki ve hanımla beraber zikrederek suçlayanların, aslen cenneti adeta bir kerhane ve meyhane olarak tasvir etmeleri, cennetliklere devamlı hanım (huri) ve şarap (kevser) vaad etmeleri, ne büyük tezattır…

Bu mevzuda kamuoyunda münakaşa mevzusu meydana getirilen laflar şu şekildeki: “Mustafa Kemal İzmir’de bir müsamerede Afet İnan’ı görür. Afet İnan’ın göze çarpan çalımlı halini görür görmez babası Ziraat Müdürü İsmail Hakkı Bey’i çağırtarak, der ki ‘Ben kızınızı içsel evlat almak istiyorum.’ Şimdi burada doğruları konuşmak lazım. Manevi evlat kimdir? Bakıma muhtaç, öğrenime muhtaç fakat bu bir Ziraat Müdürü’nün kızı, bir devre de milletvekilliği yapmış. Hem tarım müdürünün hem milletvekilinin kızını almak, el vicdana koyacağız. Afet İnan, Latife Uşşakizade’den sonrasında Çankaya’nın çağlayanıdır. Afet İnan hiç bir vakit içsel evlat değildir, Çankaya’nın nikahsız Firts Lady’sidir.”(2).

Aslında bu laflar yeni söylenmiş laflar de değildir. Bu sözlerin sahibi, aynı lafları geçmiş yıllarda da söylemiş. Mesela 2013 senesinde da dile getirmiş(3).

Sözün sahibinin ihtisas alanı nedir, daha yani maksadı nedir, bu konudaki bilgilere iyi mi ulaştı kim bilir fakat 2013 senesinde kendisiyle yapıldığı belirtilen bir röportajda şu şekildeki demiş: “Sabiha Gökçen’le geçen sene ölmeden ilkin Ankara Tunalı Hilmi’deki evinde görüştüm. Ona ‘Afet Abla diyorsunuz fakat Mustafa Kemal’le bir eşiyle olan evliliği var mıydı’ diye sorduğumda, ‘Evet, olabilir fakat her doğru söylenmez’ dedi. Bunu Sabiha Gökçen’le birebir konuştum, inatçı araştırmacıyımdır. Afet inan’ın babası milletvekili, kendisi muallim. Manevi evlat kimdir? Manevi bakıma gereksinim duyan şahıs. Bunları yazarak tabuları yıkıyoruz.”(4).

Aynı söyleşide röportajı yapanın “Eski Türkçe biliyor musunuz?” sorusuna verdiği yanıt da bir fazlaca ilgi çekici yani: “Aile büyüklerim biliyor, onlardan faydalandım. Tercümeleri kayınvalideme yaptırıyorum.”(5).

Mustafa Kemal Atatürk ve Afet İnan mevzusunda söylenen yukarıdaki laflar sebebiyle, sözün sahibi ile alakalı olmadık sözler ediliyor yazılı ve görsel medyada. Adı geçen ile alakalı CHP ve Ankara Barosu ihbarında bulunmuş falan filan. Bunlar, demokratik ve fikir özgürlüğü olan ülkelerde olacak şeyler değil elbette. Öte taraftan adı Mustafa Kemal Atatürk de olsa, insanları kanunlarla koruma dibine almak, Mustafa Kemal Atatürk ile alakalı değişik değerlendirme yapanları, bu kanuna kapsamında dava edip, susturmaya çalışmak da Türkiye Cumhuriyeti şeklinde demokratik bulunduğunu iddia eden bir ülkeye yakışmamaktadır! Zira bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ü Koruma Kanunu bulunmakla beraber Mustafa Kemal Atatürk’e yapmadığımız fenalık de kalmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk adeta şamar oğlanı pozisyonuna getirilmiştir bu zamanda. En nihayetinde kurduğu idare sistemini de al aşağı ettik; siz sağ hepimiz selamet artık!..

Aslında üstünde durmak istediğim konu, Atatürkçü bulunduğunu ve onun prensip ve inkılaplarına bağlı olduklarını söyleyenlerin, Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarına karşı aldıkları tavrın, Mustafa Kemal Atatürk düşmanlarından ayrımsız olduğudur. Tek icra ettikleri şey, derhal karşı saldırıya geçmek, ilmi temelden mahrum kimi tezlerle, Mustafa Kemal Atatürk karşıtı tezleri çürütmeye çalışmak. Bunlar yanlış ve kifayetsiz şeylerdir oysa.

Bakınız habere göre; sözlerin sahibi Sabiha Gökçen’le bile görüşmüş, Afet İnan ve Mustafa Kemal Atatürk arasındaki ilişki ile alakalı. Peki Sabiha Gökçen kim? O da tıpkı Afet İnan şeklinde Mustafa Kemal Atatürk’ün içsel çocuğu olduğu söylenen bir hanım! “Olduğu söylenen” diyorum, belkide yarın öbürgün onun ile alakalı neler söyleyecekler! Zaten birtakım çevreler şimdiden başladılar, Savaş Pilotu olarak Dersim bombardımanına katılmış olduğu gerekçesiyle, isminin İstanbul’daki Havalimanı’ndan kaldırılması icap ettiğini dile getirmeye.



Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Sponsor