ATATÜRK HİNTLİLERİN YOLLADIĞI PARA YARDIMIYLA NE YAPTI?

ATATÜRK HİNTLİLERİN YOLLADIĞI PARA YARDIMIYLA NE YAPTI?

HİNTLİLERİN YARDIM PARASI Paranın Miktarı Millî Mücadele döneminde İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da; Hindularla, Hint Müslümanları Türk Kurtuluş Savaşına büyük alaka gösterirler. Olaya Hindular, kazanmak istedikleri bağımsızlığa misal bir hareket olması yönüyle; Hint Müslümanları ise tutsak edilen Halifenin kurtarılacağı yönüyle alaka duyarlar. Türkiye’deki gelişimleri yakından izlerler, yardımcı olmak için ortak komiteler kurarlar, ortak kongreler düzenlenir... Kongre sonucu ile halktan para toplayıp Türkiye’ye gönderirler. Yardım parasını; Hindular “Ankara’ya Yardım Fonu'nda, Müslümanlar “Hilafet Fonu'nda toplarlar. Ve farklı tarihlerde parça parça “İslamiyet'in Kılıcı” duyuru ettikleri Mustafa Kemal adına ve şahsına gönderirler. Gönderilen para ücreti, mevzuyu ele alan her kaynakta değişiktir. Örnek verelim. -Hintli yazar Sinha, Türk kaynaklarından iktibas yapmakta, beş yüz-altı yüz bin Türk lirası demekte; -Lord Kinross, yardımın 125 bin İngiliz Sterlini bulduğunu öne sürmekte; -Kurtuluş Savaşının mali kaynaklarını inceleyen Alptekin Müderrisoğlu, Kinross’dan alıntıyla 125000 İngiliz Sterlini bulunduğunu; -Sabahattin Selek, 300 bin Türk lirası bulunduğunu, -Can Dündar, 1 milyon Türk lirası bulunduğunu, -Hasan Rıza Soyak, 500-600 bin Türk lirası içinde bulunduğunu söylemekte; -Şerafettin Turan, gelen paranın ücreti hakkındaki verilen rakamların birbirini tutmadığını belirtmektedir. Durumun açıklığa kavuşturulması gereği kendisini gösteriyor. Özellikle kişiye gönderilen bir para olması yönünden bu, ehemmiyet taşıyor. Gönderilen paranın toplam ücreti, hangi tarihte ne kadar göndermiş olduğu Cumhurbaşkanlığı Arşivinde mevcuttur. Bu arşivden yararlanılarak, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı tarafınca hazırlanan, “Türk İstiklal Harbi İdari Faaliyetleri” isimli, 1975 senesinde basılmış eserde, yardımın dökümü verilmektedir. Bu kıymetli eserin gözden kaçtığını, bu yüzden yardım ücreti mevzusunda kargaşalık yaşandığını düşünüyoruz.
Hint Yardımının Dökümü: 

İngiliz Sterlini                  Türk Lirası                     Tarihi 

26.000                            144400                          26 Aralık 1921 

6.000                             36.300                          6 Şubat 1922 

4.000                             25.320                          18 Şubat 1922 

5.000                             32.300                          20 Şubat 1922 

10.000                            64.600                          22 Şubat 1922 

5.000                             2.300                           2 Mart 1922 

20.000                            131.500                         28 Mart 1922 

5000                              33.150                          18 Nisan 1922 

5.000                             32.100                          2 Mayıs 1922 

4.000                             26.800                          31 Mayıs 1922 

6.000                             42.120                          26 Haziran 1922 

5.000                             35.500                          5 Temmuz 1922 

400                               2.904                           17 Temmuz 1922 

5.000                             35.900                          12 Ağustos 1922 

106.400                           675.494 

Görüldüğü üzere gönderilen para 106 bin İngiliz Sterlini veya 675 bin Türk lirasıdır. 300 bin veya 1 milyon Türk lirası değildir.
Hint Yardımının Dökümündeki tarihler üstüne bir izahat yapalım: İlk gelen paranın 26 Aralık 1921’de geldiği görülmektedir.. Ancak anılan kaynağın açıklamasında ilk paranın 6 bin İngiliz Sterlini olarak 30 Ocak 1920 günü, ikinci paranın 16 Kasım 1921 günü 20 bin İngiliz lirası olarak göndermiş olduğu belirtilmiş. Dolayısıyla ilk sırada görülen 26 bin İngiliz lirası bu iki göndermenin toplamıdır ve 26 Aralık 1921’de Ankara’daki Osmanlı Bankası şubesine ulaşmıştır. Çünkü para akışı yurt dışından İstanbul’daki Osmanlı Bankasına, ordan da Ankara şubesine olmuştur. Ayrıyetten Osmanlı Bankası da Fransızların kontrolündedir.

Anlaşılan, Fransızlarla sıcak harp devam etmiş olduğu için Fransızlar ilk iki parayı bir müddet İstanbul’da tutmuşlar, Ankara Hükümeti ile 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşmasını imzaladıktan sonrasında, göndermeye başlamışlar. Hatta 16 Kasım 1921’de, İstanbul Osmanlı Bankası, Ankara’ya, gelmesi olası öteki paralara aracı olacağını bildirir. Para gönderilmesi devam etmiş olduğu sürece, bunların İstanbul’da saklanmasını mı yoksa gönderilmesini mi sorar.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Bu Paraya Bakışı

Bu yardım parası Maliye Bakanlığı kayıtlarına ve Hazineye girmemiş, Mustafa Kemal’in emrinde kapılmış ve Osmanlı Bankasında muhafaza edilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk bu paraya fazlaca davranışlarında ölçülü davranmış, kullanmada isteksizlik göstermiştir. Büyük Taarruza hazırlık döneminde, 200 bin kişiye ulaştırılan ordu ihtiyaçlarının giderilmesi için 15 milyon Türk lirasına gereksinim duyulur. Ankara hazinesi boştur. Büyük para sıkıntısı çekilir. Askerin mecbur gereksinimleri karşılanamaz. Hatta 14 aydır maaş dahi verilemeyen subaylar vardır. Maliye Bakanı sıkıntıyı bir seviyede giderebilmek için, Osmanlı Bankası Ankara şubesinden tehditle, 1,5 milyon lira almak zorunda kalır. 

Bu zor duruma, karşın, Mustafa Kemal Atatürk, son olarak noktaya kadar yardım parasını kullandırmaz. Bunun da nedeni vardır. Mustafa Kemal Atatürk, bu paranın sonradan başa kakılacağını değerlendirmiştir. Çünkü parayı gönderen örgütün adı “Hindistan Hilafet Komitesi“, Hindistan’da paranın toplandığı iki fondan birinin adı de “Hilafet Fonu“dur. İleride hilafetin kaldırılması laf mevzusu olduğunda -ki Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele başlangıcında buna kesin olduğu bilinir- çatlak sesler çıkabilir. “Biz bu yardımı halifeyi kurtarın diye göndermiştik,” denilebilir. İşte bu olasılık, Mustafa Kemal Atatürk’ü parayı kullanmada isteksiz yapar. 

Gerçekten değerlendirildiği şeklinde de olur. Daha hilafet kaldırılmadan bile, saltanatla hilafetin ayrılıp saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922) ve peşinden Cumhuriyetin ilanı üstüne, doğrusu hilafetin yetkisiz hale getirilmesi üstüne, Hint Müslümanları adına bir grup, Türk Hükümetine aleni bir mektup ve gazetelere makale yazar:

“Hint Müslümanları, Türklere bitirdikleri tinsel yardımın unutulduğuna teessüf ederler… Müslümanlar içinde hilafet makamı her şeyden yüksektir. Hint Müslümanlarının Türk ulusal hareketini desteklemeleri bu sebeptendir. Dini reislerinin merkezi Türkiye’de olduğu içindir ki, Türkiye’nin geleceğini desteklediler…”

Mustafa Kemal Atatürk bu parayı hep toplu tutmuştur! Büyük Taarruzda zorunluluktan harcanan bir bölümü, zaferden sonrasında yine yerine konmuştur. Bundan da, gerektiğinde iade etmenin düşünüldüğü çıkarılabilir. 
Paranın Kullanılması

Mustafa Kemal Atatürk yardım parasını hilafetin kaldırılmasından (3 Mart 1924) altı ay sonrasında, doğrusu dengeler kurulduktan sonrasında kullanmaya başlamıştır.

Öncesinde, Büyük Taarruz döneminde, geçici kullanılması olmuştur. Ordunun taarruza hazırlık gereksinimleri için Maliye Bakanlığı kifayetsiz kalınca. Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp, Mustafa Kemal’in emrinde bulunan bu paradan 600 bin lira ister. Mustafa Kemal kabul eder ve verir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Genel Sekreteri H.R. Soyak, ordu gereksinimleri için verilen bu paranın 500 bin lira bulunduğunu belirtir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Taarruz öncesi günlerde tuttuğu not defteri, Soyak’ı doğrular halde. O da “500 bin lira verdim” diyor.

Para mevzusunda çekilen sıkıntıyı gösterebilmek için, Mustafa Kemal Atatürk’ün ancak bu parayı verişini yazdığı sayfanın birtakım satırlarını aktaralım:

“Maaş meselesi, buyruk verdim.

-Ordunun tabanca ve teçhizat, kıyafet ve kuşamın ikmali için 40-50 milyon lira.

-Akşehir’de ödenecek para olsaydı, fazlaca şey sipariş edebilecektik. Ve bir ihtimal 2 hafta gelecekti.

-Harekâta başlayabilmek için 200 bin cepheye, 300 bin Başkumandanlık nakliyatı için verdim.

-Bir miktar para verebilmek için 420 bin lira istiyorum. Maliye Bakanı çalışıyor. 

-Bir yandan Fransa’dan bir yandan Rusya’dan gereksinimlerimizi temine çalışıyoruz. 

-Maaş ile alakalı buyruk, olamıyor.

-Maliye Bakanı Hasan Bey’le görüşeceğim.” 

Ayrıca, orduyla beraber İzmir’e yürüyen Mustafa Kemal Yunan ordusunun kaçarken yakıp yıktıkları şehir, kasaba, köylerde, aç ve açıkta kalan insanlarımızı görünce, bunlara yardım edilmesi emrini verir ve Hint parasından para yardımı yapılır. Soyak’ın, bu para yardımı için, “tekrar bu paradan yapılmıştı” demekle; ordu için verilen 500 bin lirayı mı, yoksa bankada kalanı mı kastettiği pek anlaşılamamaktadır. 500 bin liradan verildiğini kastediyorsa, bunun pek olası olmayacağını düşünüyoruz. Çünkü ordunun karşılanamayan mecbur gereksinimleri için verildiğine göre, bu para çoktan harcanmış olmalıdır. Ayrıca insanlarımıza ne kadar para yardımı yapıldığı da belirtilmemektedir. S.Selek, bu yardımın 110 bin lira bulunduğunu söylemektedir.

Bu bilgiler bizi kati olmamakla birlikte bir yere götürüyor. Kâzım Özalp’ın söylediği 600 bin lira, ordu için ve halk için verilen paraların yuvarlak ifadesi olabilir. Yani Büyük Taarruz döneminde Hint parasından 500 bin lira ordu için, 110 bin halk için harcanmış, geriye 65 bin lira kalmıştır.

Zaferden sonrasında Bakanlar Kurulu, harcanan 600 bin liranın 380 binini Mustafa Kemal’e iade eder. “Neden tümünü değil” sorusuna şu şekildeki bir yaklaşım getirebiliriz: Hindistan Hilafet Kongresi, yardım sonucu alırken, ”İzmir’de felakete uğrayanlara” diye de bir karar alır. Halka meydana getirilen yardım direkt bu kapsama girdiğinden iadesi düşünülmemiş olabilir. Ayrıca orduya verilen paradan 120 bin lira kesilmiş olmasının da benzer nedene dayandığı değerlendirilmektedir. 
Şimdi Mustafa Kemal Atatürk’ün emrinde yardım parasından 380 bin+65 bin olmak suretiyle 445 bin Türk lirası olması gerekmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu parayı Türkiye’nin kalkınmasında iyi mi değerlendirdiğini görelim:

-120 bin lirasını toprak satın alıp çiftlikler kurmada, imalathane, yapınak yapmada değerlendirir.

-250 bin lirasını Türkiye’de ilk ulusal bankayı kurdurmak için kullanır. 26 Ağustos 1924’te Türkiye İş Bankasını, 1 milyon sermayeli olarak kurdurur.

-Geri kalan 75 bin liranın detaylı dökümüne şimdilik ulaşamadık fakat bildiğimiz, İş Bankasından ve Maden Kömürü T.A.Ş.’ndan pay senetleri alarak değerlendirdiğidir.

Hint yardım parasının yuvarlak 450 bin lirası ile yapmış olduğu bu yatırımları niçin yaptığını ve iyi mi kullandığını, kendi geliri içerisine hiç bir halde katmamış bulunduğunu daha ilkin detaylı açıkladık.

Hint yardımı Kurtuluş Savaşında ve savaştan sonrasında da ülkenin bayındırlık işlerinde harcanmıştır. Yardımın amacı da (hilafet dışında) budur. Bu gaye gerçekleşmiştir. Kişisel amaçlı hiç bir masraf yoktur.
SONUÇ

Mustafa Kemal Atatürk üstüne para ile alakalı kara çalma ve uydurmalara cevap verirken, bugüne dek ilmi olarak ele alınmamış olan Mustafa Kemal Atatürk’ün para yönünü de incelemiş ve ortaya koymuş olduk. Bu yazı ile Mustafa Kemal Atatürk’ün paraya, mala, mülke, zenginliğe bakışını, hasılatını, harcamalarını, birikimini, yardımseverliğini, dürüstlüğünün para yönünü de görmüş olduk. 

Şu görülüyor ki Mustafa Kemal Atatürk; varlıklı olma, mal-mülk edinme hırslısı bir insan değil. Böyle bir hırsı olsa idi;

-Milli Mücadeleye atılmazdı;

-Önerilen rüşvetleri reddetmezdi;

-Gelirinden yakınlarına, tertipli ve mühim oranda yardım yapmazdı; 

-Edindiği mal ve işletmelerin hasılatını kendi geliri şeklinde kabul eder ve kendisi harcar yada kullanırdı;

-Edindiği mal ve işletmeleri, kendi malı şeklinde kabul eder, milletine bağışlamazdı;

-Hırsı milli değil de şahsi olsaydı Türkün Ata’sı olamazdı; Türkler ona “Mustafa Kemal Atatürk” adını vermezlerdi. Hırsı evrensel değil de şahsi olsaydı Doğunun Ata’sı olamazdı; Doğulular, bilhassa sömürülen milletler O’na “Ataşark” adını vermezlerdi.

Mustafa Kemal Atatürk, devletin parasını hazzı halde, kendi zevkine harcayan bir Cumhurbaşkanı olsaydı;

-Önce Çankaya Köşkünün bütün masraflarını, asla mecbur olmadığı halde, kendi maaşından karşılamazdı;

-Yasal hakkı bulunmasına karşın, gezilerinde yollukyevmiye almamazlık etmezdi;

-Milli Mücadeledeki hizmetinden dolayı, hediye olarak kendisine verilmek istenen 1 milyon lirayı şiddetle reddetmezdi;

-Şerefe atılacak bir top mermisinin bile hesabını yapıp, atılmamasını istemezdi;

-Ölüm döşeğinde bile, serin bir yere fazlaca gereksinim duymasına karşın, ancak ek gider olacak diye bu isteğinden vazgeçmez, Alemdağ’da bu amaçla bulunan köşkü onarım ettirirdi;

-Türk Hava Kurumu hesaplarında aleni çıkan 40 parayı (1 kuruş) dert etmezdi;

-İzmir Belediyesi’nin Zübeyde Hanım için anıtmezar yaptırmasını önlemez, kabir harcamasını kendisi karşılamak ısrarında olmazdı;

-Devlet parasını hazzı ve zevkine harcayan olsaydı, İstanbul’da kalmış olduğu sürelerde hasılatından fazla gideri olduğundan borçlanmaz, bu borcunu Ankara’da para toplayarak ödeme durumuna düşmezdi. 
Mustafa Kemal Atatürk Hintlilerin gönderilmiş olduğu parayı kendi zimmetine geçirmemiştir.

Her şeyden ilkin bu paraya soğuk yaklaşmış, büyük para sıkıntısına karşın, bir müddet parayı kullandırmamış, bankada toplu olarak tutmuş; Büyük Taarruza hazırlık esnasında ısrarlı istekler üstüne 675 bin liranın 500 bin lirasını orduya, 110 bin lirasını da Yunanlıların yakıp yıktığı yerlerdeki insanlarımıza yardım olarak vermiştir. Kendi Zimmetine geçiren insan bunu yapar mı? Kaldı ki bu para direkt Mustafa Kemal’in adına gönderilen bir paradır.!

Zaferden sonrasında TBMM, harcanan paranın 380 bin lirasını Mustafa Kemal Atatürk’e iade eder. Mustafa Kemal Atatürk tekrar parayı bankada toplu olarak tutar, kullanmakta isteksiz davranır, hatta kullanmamasından ve toplu tutmasından iade etmeyi bile planladığı çıkarılabilir. Çünkü bu para başa kakılmıştır, “Biz size hilafeti kurtarın diye yardım yapmıştık” denmiştir. İşte bu nedenle, uzun süre, fazlaca gereksinim duyulmasına karşın bu paraya dokundurmaz. Hilafetin kaldırılmasından, içte ve dışta suların durulmasından sonrasında kullanmaya başlar. Elde kalan ortalama 450 bin lira ile, Türkiye’nin kalkınmasını destekleyici yatırımlar yapar. 250 bin lirasını Türkiye’de ilk ulusal bankayı kurdurmak için kullanmıştır. 120 bin lirasını toprak satın alıp çiftlikler kurmada; imalathane, yapınak yapmada değerlendirmiştir. Geri kalan 75 bin lira ile ise pay senetleri alır. 

Yaptığı yatırımlarla, müteşebbisi, sanayicisi, çağdaş tarımcısı olmayan Türkiye’de; Türklerin de müteşebbis, sanayici olabileceğini göstermiştir, misal olmuştur. Türkiye’ye bu mevzuda da büyük hizmet etmiştir.

İşletmeleri, bizzat kendisinin kurması ve geliştirmesine karşın, bu tarz şeyleri hiç bir vakit kendi hususi malı olarak görmemiş, gelirlerini kendi geliri içerisine katmamış ve tam bereketli hale getirdikten sonrasında da milletine hediye etmiştir. Bunların, mirasçılarına geçmesini önlemek için, hususi yasa dahi çıkartmıştır. 
Bu uygulamanın neresinde kendi zimmetine transfer var?

Kendi zimmetine transfer olabilmesi için, işletme gelirlerinin hususi gelir içerisine dahil edilmesi, işletme varlıklarının mirasçılara bırakılması gerekirdi. Oysa Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmış olduğu bunların tam tersidir. İşletme ürünlerini dahi parasını ödeyerek satın almıştır. Hint parasını kendisine değil, milletinin çıkarına kullanmıştır. Bu uygulamasında da kendisine bir teşekkür borçluyuz..
KAYNAK: ATATÜRK'ÜN ÖZEL YAŞAMI, İSMET GÖRGÜLÜ



Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Sponsor