ATATÜRK'E ATILAN İFTİRALARDAN NE ÇIKARTACAĞIZ? VE EKSTRA BİR KAÇ KONU

ATATÜRK'E ATILAN İFTİRALARDAN NE ÇIKARTACAĞIZ? VE EKSTRA BİR KAÇ KONU

Oysa bütün iddiaların temelsiz, esassız olduğunu gördük. Büyük çoğunluğu katıksız yalan. Küçük bir bölümü ise, çarpıtılmış, değiştirilmiş, saptırılmış gerçekler. En basit ve açık bir olayı bile, olduğu gibi aktarmıyorlar. Adeta yalana tapıyorlar. Tarih yazarlığı ile ilgili olarak belirttikleri hiçbir ilkeye uymuyorlar. Belgenin ne olduğunu, ne olmadığını, bilmiyorlar. Ürettikleri masalları her fırsatta yineliyor, gittikçe süsleyip püslüyor, güncel motiflerle sürekli pekiştiriyor, yazıyla, sözle yayıp duruyorlar.2 Bu masalları, türlü akımların ve çıkar gruplarının da desteklediği, omuz verdiği görülüyor. Sağcıların amaçları belli: Yakın tarihi başka bir biçime dökmek,- taban yaratmak için laik cumhuriyet rejiminin simgesi olarak gördükleri M.Kemal'i silmek, bu amaçla onun döneminin ve kurduğu rejimin, İslamlığa ve Müslümanlara karşı bir terör ve kıyım dönemi ve Müslümanlığa aykırı bir düzen olduğunu telkin etmek, böylece tarihin akışını tersine çevirmek. Çeşitli ka----------------------Yakın tarihimizde, son olarak, bu potansiyelden yararlanmak isteyen Demokrat Parti, gittikçe artan bir hız ve yoğunlukla, dini siyasete alet edecek, onu izleyen bütün sağ ve orta partiler, sonunu hesaplamadan, bu kolay ve tehlikeli yoldan yürüyeceklerdir. Sonunda bu kritik noktaya geldik. O kadar ki Deniz Som ile Yıldırım Çavlı, masalcıların, Antoine de Saint Exupery'nin o güzelim Küçük Prens öyküsünü bile amaçları için kullanıp değiştirmekten kaçınmadıklarını ortaya çıkardılar. 1996 yılında Nehir Yayınlan'nın yayımladığı Küçük Prens çevirisinin 23. sayfasında şu eklentiye yer verilmiş: "Sonradan astığı astık, kestiği kestik korkunç bir önder geçmiş Türklerin başına. Halkı yasa zoruyla Batılı (Avrupalı ve Amerikalılar gibi) giyinmeye mecbur etmiş. Buna karşı çıkanları öldürtmüş. Fötr şapka giymeyenlere işkence ettirmiş. Kravat giymeyen öğrencileri okuldan, memurları dairelerden attırmış. Sokağa başını örterek çıkan kadınların örtülerini, genç ihtiyar demeden, polis ve jandarma eliyle zorla açtırmış..." Kitap bazı belediyeler tarafından çocuklara küçük bir ücret mukabilinde dağıtılmış. Melih Aşık şöyle yazıyor: "Böylece körpe beyinler Atatürk'e karşı bileniyor. Ve bu zihniyet, Türkiye'de, ahlakçılığın bayraktarlığın yapıyor. Buyrun buradan yakın!" (Milliyet, 12 Nisan 1996) 722 palı ortamlarda, özellikle genç beyinleri yıkıyor, genç vicdanları etkiliyorlar.3 Bu tutumlarını da herhalde İslam'a hizmet sanıyor ve sayıyorlar. Halis bir Müslümanın korkup çekineceği şeylerin başında, zanla hüküm vermek, iftira etmek, halkı aldatıp kandırmak ve yalan söylemek gelir. İslam'ın bütünüyle reddettiği yolları kullanarak, İslam'a hizmet edilebilir mi? Allah'ın rızası, Allah'ın kesin olarak yasakladığı yollarla kazanılabilir mi? Son bir örnek vereyim. Akit gazetesinin 16 Aralık 1996 günlü sayısında, iki satır ve 72 punto bir manşet vardı: 'Kemalist devrimlerin mimarı Yahudiler'! Devrimler deyimi, cumhuriyeti de, milliyetçiliği de, laikliği de, düşünce ve vicdan özgürlüğünü de, eğitim birliğini de, yazıyı da, tekkelerin kapanmasını da, evrensel takvimi de içerir. Bakalım, Yahudiler bütün bu devrimlerin mimarlığını nasıl yapmışlar? Alt başlık şöyle: "İstanbul Yahudi Müzesi Müdürü Harry Ojalva ve 500.Yıl Vakfı Koordinatörü Nedim Yahya, 'M.Kemal'in, devrimleri hazırlamadan önce, dünyanın önde gelen üniversitelerindeki Yahudi profesörlerinden fikir aldığını ve daha sonra, bunlardan 200'ünü Türkiye getirdiğini' açıkladı." Sol köşedeki M.Kemal resminin altında da şu yazı: "M.Kemal'in, devrimler ve üniversitelerin yapılanmasında, Yahudi profesörlerden yararlandığı iddia edildi." Haberin ayrıntısı 8. sayfadaymış. 8. sayfadaki başlık da şu: "Kemalist devrimlerin mimarı YAHUDİLER! Gelgelelim, haberin metninde, başlıklarda ileri sürülen bu iddialarla ilgili tek ama tek bir kelime bile yok. Ne Harry Ojalva böyle bir şey söylüyor, ne de Nedim Yahya. v Yazı ertesi günü de sürecekmiş. Eh, belki ertesi günü söyleyeceklerdir. Akit gazetesinin ertesi günkü (17 Aralık 1996) manşeti de şöyle: "İşte devrimin Prof.lan" / ı 1. sayfada başlayan ve 8. sayfada/süren habere göre, 'Yahudi Vakfının koordinatörlerinden Harry Ojalva, M.Kemal'in dünyanın önde gelen üniversi3) MK dergisinin 15 Mayıs 1996 tarihli 2.sayısında, Kur'an kurslarında, çocuklara ettirildiği ileri sürülen bir yemin metni yer almaktadır; son kısmını aktarıyorum: ' "...Hayatımı, M.Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan şeriat devletinin kurulması için devlet idaresinde söz sahibi olacak mevkilere gelmek için çalışacağıma, dinim, Allah'ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim " MK dergisi, bu bilginin dayanağı olarak, Dr.Niyazi Köymen'in Dinsel Bunalımdan Gerçek Hak Yoluna adlı kitabını (170.sayfa) göstermektedir. 723 telerinden getirttiği profesörlerin, üniversite reformlarının hazırlanmasında, çok önemli roller üstlendiklerini söylemiş. Gelen profesörler arasında Hugo Braun, Ernst Hirsch, Paul Hindemith4 gibi ünlü isimlerde bulunuyormuş.'5 Peki, "Yahudilerin, Kemalist devrimlerin mimarı olduğu" hakkındaki iddia ne oldu? Bugün de o konuda tek ama tek bir kelime yok. Harry Ojalva ve Nedim Yahya, gelen ya da getirtilen profesörlerin, üniversite reformlarının hazırlanmasında önemli roller üstlendiklerini söylüyorlar. O kadar. Son günü, 18 Aralıkta ise, konu başlıktan düşmüş ve yazı 9. sayfaya sığınmış. Başlığı bu sefer çok farklı: "Lionslar ve Rpfaryenler, Siyonizmin temel amaçlarına hizmet ediyorlar." Yazının hemen başında, haberin yazarı, belki o uyduruk başlıkları kurtarmak umuduyla olsa gerek, H.Ojalva'ya şöyle bir soru yöneltiyor: "Kemalist devrimlerin temelinde, sizin fikirleriniz mi var? Açıklamalarınızdan o mu çıkıyor?" H.Ojalva, bir kere daha, sadece 'üniversite reformlarından' bahsettiklerini söylüyor. Böylece bütün o iddialı manşetler başlıklar, havada kalıyor. Sonra yazar, Lionslara, Rotaryenlere, Siyonizme geçiyor ve üç günlük yazı dizisi sona eriyor. Kısacası, Yahudi cemaatinden Harry Ojalva ile Nedim Yahya adındaki iki kişi, 1933'ten sonra, bazı Yahudi profesörlerin Türk üniversitelerinde görev aldıklarını, katkılarda bulunduklarını açıklamışlar. Söyledikleri bu kadar.6 4) Prof.Dr. Hugo Braun mikrobiyolojisi, Prof.Dr.E.Hirsch hukukçu, Paul Hindemith o dönemin en ünlü bestecilerinden biri ve müzikologtur. 5) Haberin yazarı, soru sorarken üniversite reformundan, 'eğitim devrimi' diye söz ediyor. Yani, eğitim devriminin, üniversite reformundan çok farklı ve kapsamlı bir kavram ve konu olduğunu, eğitim devriminin temelinin 1924'te atıldığını bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor. 6) Osmanlı Devleti, kendisine sığınan, kıyımdan kaçan herkese, milliyetine ve dinine bakmaksızın el uzatmış, kapılarını açmış, Tanrı misafiri' sayarak korumuştur: Yahudiler, Polonyalılar, isveçliler, Macarlar, Kuzey Afrikalılar, Bulgarlar, Sırplar, Ruslar vb. Bir kısmı, devlet hizmetine alınarak bilgi ve deneylerinden yararlanılmıştır. Bu, hem insanlık açısından övünülecek, hem de akıllıca bir tutumdur. Aynı tutum, Cumhuriyet döneminde de sürdürülmüştür. Ama 1933'ten başlayarak Hitler na-' zizminden ya da Mussolini faşizminden kaçarak Türkiye'ye gelen bilim adamları ve sanatçıların hepsi, Yahudi değildir. Türkiye o tarihlerde, birçok ülkenin bilim adamı ile sanatçısını da Türkiye'ye davet ederek görev vermiş, bilgi ve deneylerinden yararlanmıştır. Birçok fakülte, kürsü, enstitü, bu insanların öncülüğü ve yardımıyla açılabilmiştir. Fizik, kimya, tıp, hukuk, iktisat, antik filoloji, arkeoloji vb. alanlarda hocalık etmiş, bilimsel öncülük yapmış ve değerli öğrenciler yetiştirmişlerdir. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenlere, şu ilginç kitabı tavsiye ederim: Demirtaş Ceyhun, Ah Şu Biz Kara Bıyıklı Türkler, s.226- 259. Pek çok alanda başarılı bilim adamlarımız ve sanatçılarımız varsa, bunu, şimdi Akit gazetesi yazarının toptan Yahudi sandığı ve horladığı bu insanlara borçluyuz. II.Abdülhamit döneminde de, Tıp Fakültesi için Alman ve Avusturyalı hocalar getirilmiştir. Rıza Nur'un anılarında bile yeterli bilgi var. 724 Peki, neydi o iki gün sürdürülen iddialar, o nal gibi haflerle atılan başlıklar? Hani M.Kemal, 'devrimleri hazırlamadan önce, dünyanın önde gelen üniversitelerindeki Yahudi profesörlerinden fikir almıştı'? Hani 'Kemalist devrimlerin mimarı Yahudiler' idi? Kemalist devrimler nerede, üniversite reformuna katkıda bulunmak nerede? Okuyucuyu iki gün kandır, etkile, şartla, oyala. Sonra da hiç o iddialarda bulunmamış gibi başka konulara geç. Bu ne tehlikeli bir taktik! Belki de Allah'ın, kendi adına yapılan bu çirkinlikleri hoş göreceğini, hatta bu taktikleri ve masalları beğeneceğini sanıyorlar. Ama her Müslüman bilir ki Allah, hangi amaç ve niyetle olursa olsun, yalanı da, dolanı da, iftirayı da, hakareti de, Müslümanları aldatıp kandırmayı da, şiddetle yasaklamış ve haram saymıştır. Bu davranışların tevili, savunması, mazereti de yok. Yine de bu kesimi az çok anlamak mümkün. Çünkü dünya görüşleri gereği, laikliğe ve çağdaşlaşmaya karşılar. Ama demokrasiyi kalkan ederek, M. Kemal'e ve Cumhuriyet dönemine karşı olan bazı eski solcular ile birtakım yeni entelleri, ikinci Cumhuriyetçi denilen grubu ve bazı aydınları nasıl değerlendireceğiz?7 , Amaçları, niyetleri, hesaplan ne acaba? Anlayabilen var mı? * 6-4-3 3. Sonuç Ne diyorlardı? M.Kemal İngilizlerle anlaşarak Suriye cephesinin çökmesine sebep olmuş, Yunanlılar İzmir'e M.Kemal'in telkin ve tavsiyesi üzerine çıkarılmış, Milli Mücadele'yi Vahidettin planlayıp başlatmış, M.Kemal'e bol para vermiş, Damat Ferit bile hain değilmiş, zaten işgalciler kalmak için gelmemişlermiş, onlarla savaşılmamış, İngilizler gizlice Kemalistlere yardım etmişlermiş, Lord Curzon ve İngiliz askerleri Ankara'dan yanaymış, Milli Mücadele emperyalizme karşı yapılmamış, tersine emperyalist nitelikte bir hareketmiş, en fazla bir TürkYunan savaşı imiş, İnönü'de savaş olmatnış, olmuşsa da başarı kazanılmamış, Sakarya zaferi de rastlantı eseriymiş, Büyük Taarruz'da Yunanlıların Prof.Dr. Fahir iz, Orhan Pamuk'un da, son romanı Yeni Hayat'ta, 8 yerde 'konu hiç gerektirmediği halde' Atatürk'e sataştığını saptamış. (Cumhuriyet, 27 Nisan 1996, 2.sayfa) Romanı henüz okuyamadığım için Fahir iz'in verdiği örneklerden birini aktaracağım: "... Sonra kasaba alanında bir dolanır, Atatürk heykeline sıçan güvercinleri ayıplar." 725 kaçmalarına göz yumulmuş, devrimler Lozan'da gizlice kararlaştırılmış, sakallar zorla kesilmiş, Kur'an yasaklanmış, camiler kapatılmış, yıkılmış ya da fuhuş yuvası yapılmış,8 zorla şapka giydirilmiş, Müslüman kellelerinden ehramlar yapılmış, Müslümanlara terör uygulanmış vb... vb... Velhasıl sağlı, sollu, bir sürü yalan, yanlış ve yutturma. Hiçbirinin, doğru olmadığını, birlikte gördük. • Ve bu yazarların bir kısmı, İngiliz belgelerinin incelemeye açılmadığını, Türk arşivlerinin kapalı olduğunu iddia ediyor, gerçekleri ortaya çıkaracak olan belgelerin saklandığından şikâyet ediyorlardı. Türk arşivlerinin bazılarından yararlanmak zor da olsa, hepsi araştırmaya açık. Pek çok araştırma yapılmış ve gerekli belgelerin tümü yayımlanmıştır. Bugüne kadar yazılan gerçekleri değiştirecek bir belge bulunmadığı anlaşıldı. İngiliz belgeleri arasında da, M.Kemal ile İngilizler arasındaki gizli ilişkiyi ya da Lozan'da yapıldığını ileri sürdükleri gizli anlaşmayı, uzaktan olsun düşündürecek bir tek belge bile bulunmuyor. Türk arşivlerinde de bu tür iddiaları doğrulayacak belge bulunmadığını, olayların gelişimine göre, bulunmasının söz konusu bile olamayacağını, sanırım kendileri de biliyorlar. İngiliz belgelerinin açıklanmadığı, resmi arşivlerin araştırmacılara kapalı tutulduğu ve bazı belgelerin saklandığı, hatta değiştirildiği iddialarının sebebini, artık hepimiz iyice kestirebilecek durumdayız: Masallarını kanıtlayacak belgelerin saklandığı mazeretine sığınmaya çalışıyorlar. Yalnız ilgili İngiliz belgelerini değil, iddialarla ilgili Türk ve Yunan belgelerini de gördük! Hiçbiri ama hiçbiri, bu sağcı ve solcu masalcıların masallarını desteklemiyorlar. Resmi tarihi de, yerden yere vurdular, resmi tarih yazarlarını aşağılad,- 8) Camilerin kapatıldığı, ahır, meyhane ya da fuhuş yuvası yapıldığı, çok insafsızca uydurulmuş yalanlardır. Kasten yıktırılmış bir tek cami yoktur. Niye yıkılsın? Cumhuriyet ilan edildiği zaman, koca Türkiye'de on binlerce cami vardı. Hiçbirine dokunulmadı ki şimdi de hepsi yerli yerinde duruyor. Bu arada, kenarda kıyıda bulunan üç beş mescit ya da cami, harablık vb. sebeplerle elden çıkarılmışsa, bu, dine karşı toptan bir tavır alma olarak yorumlanabilir mi? On binlercesi dururken ve hepsinde gürül gürül namaz kılınıp, minarelerinden ezan okunurken, üç beş mescit ya da caminin elden çıkmasını, rejimin İslamiyete son vermek istediğinin delili olarak ileri sürmek, ne akılla bağdaşır, ne mantıkla, ne de insafla. Osmanlı döneminde, istanbul yangınlarında, yüzlerce cami ve mescit yandı da ne oldu? Müslümanlar, mahallelerındekı mescit ya da cami yandı diye namazdan mı kaldılar, İslamiyet mi zayıfladı? Yoo Çünkü geride daha binlercesi vardı. Cumhuriyet döneminde de öyle oldu. Üç beş mescit ya da cami elden çıktı diye ne Müslümanlar namazdan gen kaldılar, ne de islamiyet zayıfladı. Çünkü geride yine binlerce açık mescit ve camı vardı. 726 Çünkü bazı sağcılar, yakın tarihimizle ilgili resmi tarihin yerine, kendi uy-i duruk, sahte tarihlerini geçirmek istiyorlar. Bir kısım solcular da, görüşlerine yer açmak, tarihsellik kazandırmak için resmi tarihi saptırmaya çalışıyorlar, ı Bu arada bazı enteller de, modadır, diye resmi tarihe karşı çıkma lüksünü yaşıyorlar. Ama hiçbiri, iddialarını kanıtlayabilmiş değil. Hiçbir yeni ve ciddi belge ve araştırma, bugüne kadar, sağlı-sollu o kadar eleştirilip çekiştirilen, yakın dönemle ilgili resmi tarihin ana çizgilerini değiştirmedi. Tersine hepsi, resmi tarihin ana çizgilerini doğruluyor.9 Resmi tarihe karşı çıkanlardan F.Başkaya'nın,"resmi tarih'in, ciddi bir eleştiriye uğramadan ve yara almadan veya çok az aşınmaya uğrayarak bu kadar uzun süre varlığını sürdürebilmiş olmasına" şaştığını görmüştük. Bunun şaşılacak bir yanı yok ki. Çünkü resmi tarih, İngiliz, Fransız, Sovyet ve Yunan belgeleriyle de kanıtlanan, yabancı araştırmacılarca da doğrulanan gerçekleri yansıtmaktadır. Bu yüzden de ciddi bir eleştiriye uğramıyor, hava cıva eleştirilerden, eksantrik ve zorlama görüşlerden ve maksatlı iddialardan da, elbette yara almıyor. Gerçek, yalanla, dolanla, yutturmacayla, zorlamayla, teville, saptırmayla, çarpıtmayla, kandırmacayla velhasıl masallarla, yorumla, forumla, açık oturumla, duruma, maksada ve esen yele göre değişir mi? • Abdülhak Hamit, Türk söylemez, söylenir' dermiş. Bizimkiler de, -Vahdettinçiler, ikinci cumhuriyetçiler, bazı solcular, bazı sağcılar, birtakım magazin tarihçileri, mitomanlar, okuma, araştırma ve düşünme engelliler, farklı görünme meraklıları, M.Kemal'le bozmuş olanlar, milli olan her şeyden allerji kapanlar, şabloncular, Bilgisi Yok Fikri Var Kulübü üyeleri, işte şunlar, bunlar-, ciddi, tutarlı, akla yatkın, mantığa uygun, belgeli ve kanıtlı hiçbir şey söylemiyorlar ama her fırsatta ve yerde, söylenip duruyorlar. Tarih de, bu marihçilere gülüyor! • Kuva-yı Milliye'nin ve yoktan var edilmiş yoksul ordunun, halkın desteği ile işgalcilere, Pontusçulara ve Ermenilere, Kuva-yı İnzibatiye'ye ve isyancılara karşı verdiği mücadele, Kurtuluş Savaşı'nın sıcak yanıdır. Kurtuluş Savaşı, aynı zamanda, her çeşit kapitülasyon ve denetimden kurtularak tam bağımsız bir devlet olmak amacıyla emperyalizme ve onun iç uzantılarına karşı verilmiş bir mücadeledir. İstiklal Savaşı diye anılmasının sebebi de budur. Kurtuluş Savaşı, ayrıca, ömrünü tekmillemiş bir rejimi, dayanakları ile birlikte tasfiyeye yönelik bir ihtilaldir. 9) Okullarda okutulan bütün dönemlere ilişkin resmi tarihleri savunmuyorum. İncelediğim ve az çok bildiğimi sandığım donem, 1912-1925 dönemidir. 727 Kurtuluş Savaşını, bu üç ana niteliği ile birlikte ve bir bütün olarak inceleyip değerlendirmeyenler, ellerine birkaç belge geçince, bu uzun mücadelenin içyüzünü keşfettiklerini sananlar, ister istemez, birçok konuda gülünç, yanlış ve eksik sonuçlara varırlar. Öyle de oluyor.

(Turgut Özakman'dan alıntılar  bulunmaktadır!)

SORGULAYIN ARAŞTIRIN



Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Sponsor